EDEBİYAT MI İŞTE CEVABIM
Edebiyat nedir, diye sordular. Dedim ki: Şikayet etmekten dahi imtina edip “Neler çeker bu gönül, söylesem şikayet olur.” (1)demek sureti ile şikayetlerin en güzelini edebilmektir edebiyat. Çünkü edepli olmanın getirdiği bir yüktür şikayet etmemek. Yaratana asi gelmemektir. Bilir ki edebiyat ehli, dünyada o sıkı bir imtihandan geçmektedir. Onun için de her sıkıntıya katlanmak gerektir.
Edebiyat nedir, diye sordular. Dedim ki: Aklından geçenleri, gönlündekini, sadece senin kurduğun bir alem olan hayal dünyandakileri olduğu gibi anlatamayacağını bildiğin halde :“Bana sor sevgili kari`, sana ben söyleyeyim, /Ne hüviyyette şu karşında duran eş`ârım: /Bir yığın söz ki, samîmiyyeti ancak hüneri; /Ne tasannu` bilirim, çünkü, ne san`atkârım. /Şi`r için göz yaşı derler; onu bilmem, yalnız, /Aczimin giryesidir bence bütün âsârım! /Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem; /Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzârım!”(2) diyebilmektir edebiyat. Çaresizliğini bile anlatabileceğin tek çare belki… İşte bir örnek daha : “Ağlasam sesimi duyar mısınız,/Mısralarımda;/Dokunabilir misiniz,/Gözyaşlarıma, ellerinizle? /Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,/Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu/ Bu derde düşmeden önce /Bir yer var, biliyorum;/Her şeyi söylemek mümkün;/Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;/Anlatamıyorum” (3)
Edebiyat nedir, diye sordular: Dedim ki: Allah’a isyan etmekten korkan hatta isyan kelimesini duyunca ürkek bir kuş gibi yüreği pır pır eden aşığın feleğe dönmesi ona içini boşaltmasıdır edebiyat. Hiç yüce yaratıcıya isyan olur mu? Ama deli gönül de söz dinlemez ki! Baş kaldıran bir kısrak edasıyla şaha kalkmışken ipi koparmak olur mu? Salıverirsin ya yular kopmasın diye birazcık. İşte şikayetimiz: “Beni cândan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı / Felekler yandı âhımdan murâdım şem'i yanmaz mı”(4) bu kabildendir Allah’ım.
Edebiyat nedir, diye sordular: Dedim ki: Hz. Süleyman’ın yüzüğü bizde olsa, kainatın en mükemmel yaratıklarından biri olan ve bizlere en mükemmel gıdalardan birini sunan arılara balı nasıl yaptıklarını sorsak, arı da dile gelse, herhalde: “Bilmiyorum ki, sadece yapıyorum işte!” cevabını almamız pek sürpriz olmaz sanırım. Utanır da bu cevabı verirken arı kardeş, mahzun olur,ar gelir ona ortaya koyduğu mükemmel sanat eserini tarif edememek. Çünkü: “Arı bal yapar;fakat izah edemez.” (5) Hangi varlık ortaya çıkardığı mükemmel bir eserin sırlarını bilmek istemez! Edebiyat da şair ve yazarların balıdır, aynen böyle işte. İzah edilmeye çalışılan fakat her zaman bir tarafın eksik kaldığı bir tarifsiz bal. Ama bir o kadar da tatlı ve vazgeçilmez…
Edebiyat nedir, diye sordular: Dedim ki: Varlığın yokluktan geldiğini bilmek ve yok olanı da sevebilmektir edebiyat. Olmayan bir sevgiliyi, olmayan bir zevki, olmayan bir zenginliği… Belki de varlığın da yokluğun da kaynağına ulaşmak yolculuğu… “Ne hasta bekler sabahı, /Ve ne taze ölüyü mezar, /Ne de şeytan, bir günahı, /Seni beklediğim kadar. /Geçti, artık istemem gelmeni /Yokluğunda buldum seni, /Bırak vehmimde gölgeni, /Gelme, artık neye yarar. (6)
Edebiyat nedir, diye sordular: Dedim ki: Söylenecek çok şey var aslında. Hepsini söylesem yine de bir yerler eksik kalacak. Biliyorum ki bal anlatılmaz aslında. Boşa çabadır bu. Onun tadına bakılır ve bu tattan zevk duyulur. Onun için edebiyat susman gereken yerde sükut etmek, konuşman gerektiği yerde konuşmaktır. “Edeb ya hu!” lafzını benliğinde eritebilmektir edebiyat. Ve… derin bir sessizlik…
Dursun TARAKCI
1-Şeyhülislam Yahya
2-Mehmet Akif ERSOY
3-Orhan Veli KANIK
4-Fuzuli
5-Necip Fazıl KISAKÜREK
6-Necip Fazıl KISAKÜREK