İLKYARDIM
Oyuncular: Yaralı, Abuzer, Ali, Veli, Operatör, Külhanbeyi, Kasap, Görevli, Necati
Bir adam içeri girer ve elinde bir çanta bulunmaktadır. Elinde de pardösüsü bulunmakta iken birden ayağı takılır ve yere düşer.
Yaralı: Ahh… Olamaz kafamı vurdum galiba… Yardım deni yardım edin! Halp ! Help!
Orada bulunan birkaç kişi hemen yardıma giderler.
Abuzer: Ne oldu, neyin var?
Yaralı: Kafamı … kafamı çarptım. Bana yardım edin. Bir ambulans çağırın.
Abuzer : Peki peki dur. Bak telefon ediyorum. Alo ambulans istiyorduk bir tane.
Operatör: Nereye gelecek ?
Abuzer :Buraya gelecek.
Operatör: Beyefendi orası neresi?
Abuzer :Burası mı?
Operatör: Evet orası.
Abuzer : Oranın neresi olduğunu ben nerden bileyim?
Operatör: Yahu senin olduğun yer.
Abuzer :Yani burası.
Operatör: Evet senin bulunduğun yer.
Abuzer :Evet ben de öyle dedim.
Veli: Hadi ya kısa kes adam gidiyor.
Abuzer : Ne yapayım, bu laftan anlamıyor.
Operatör: Kardeşim adresi versene.
Abuzer :Tamam veriyorum. Ha bak, iyi yaz ha. Gitti gider Mahallesi Canverir Çıkmazındayız.
Operatör: Hastanın Adı ne?
Abuzer :Adın ne kardeşim?
Yaralı: Ahh… Benim adım… Neydi benim adım… Kafamı sert çarpınca unuttum herhalde.
Veli: Kardeşim cüzdanına baksana.
Abuzer :Tamam bakıyorum. Tamam buldum. Adı Can.
Veli: Soyadı ne?
Abuzer : Soyadı mı? Soyadı… Dur bir bakayım, haaabuldum buldum… Soyadı da Çıkar. Hastanın adı Can Çıkar.
Operatör: Anne kızlık soyadı?
Abuzer : Neee!...
Operatör: Anne kızlık soyadı?..
Abuzer : Ya benimle dalga mı geçiyorsun kardeşim., Kredi kartı mı alıyoruz? Adam ölüyor, ölüyor.
Operatör: Şey pardon, bundan önce bankada çalışıyordum da oradan alışkanlık kalmış. Şimdi ambulans çıkıyor.
Abuzer : Ne zaman gelir?
Operatör: Vallahi burası Türkiye! Allah bilir! Siz bekleyin. Gelmezse beni bu numaradan yine arasınız. Sabaha kadar buradayım. Sabah mesaim bitiyor.
Abuzer : Ee ne yapalım bekleyeceğiz.
Veli: Ne zaman gelecekmiş ambulans?
Abuzer : Allah bilir dedi.
Veli: Ya arkadaşlar öyle bekleyecek miyiz?
Ali: Ne yapalım?
Veli: Ne yapacağız. Tabii ki ilkyardım. Ben geçenlerde bir belgesel izledim. Şimdi bu kafasını vurdu ya! Bence bunun ayaklarını kaldırmamız lazım. Şimdi böyle yapınca kan beyne basınç uygulamaz.
Ali: Emin misin?
Veli: Yani herhalde. Denemekte fayda var. Boş durmaktan iyidir değil mi? Ne demiş atalarımız boş duranı ne kul sever ne de Allah !
Abuzer : Ee hadi o zaman ayaklarını kaldıralım.
(Adamın ayaklarını kaldırırlar. Adam bağırmaya başlar.)
Yaralı: Ahh, bırakın bırakın… canım yanıyor.
Veli: Az sık dişini, birazdan geçecek.
Yaralı: Yaa çok acıyo… Bırakın kardeşim beni.
Ali: Bırak bırak bu olmadı galiba.
Abuzer : Evet bence de olmadı.
Ali: Bu adamı bence yan tarafına yatırmak lazım. O zaman daha rahat nefes alır.
Abuzer : Çevirin arkadaşlar, yan yatırıyoruz.
(Seyirciye doğru yan çevrilen hasta yine bağırmaya başlar.)
Yaralı: Ahh, yandım Allah!...
Veli: Olmadı olmadı, geri yatıralım arkadaşlar.
(Bu arada içeri bir külhanbeyi girer.)
Külhanbeyi: Heyt ne oluyor burada be! Niye toplandınız ulen buraya. Şöyle açılın bakalım. Açılın ulen, açılın! Savulun, Batalgazi geliyor.
Abuzer : Ne Battalgazi’si be ağabey, adam gidiyor. Kalbi durmak üzere, nefesi de azalmış.
Külhanbeyi: Açılın ulan bir de ben bakayım şu adama. Şiiişt kardeş, beni duyuyor musun, nasıl iyi misin?
Yaralı: Iııhhhh…………..Ihhhhh…
Külhanbeyi: Evet bu adam pek iyi değil. Geçenlerde gördüydüm tv’de. Nefese azalanlara ne yapılması gerektiğini biliyorum. Bu arkadaşa hayat öpücüğü lazım. Yalnız bir sorun var.
Veli: Nedir o ağabey.
Külhanbeyi: Yahu ne olacak benim izlediğim filmde yaralı erkek değildi. Ama ne yapalım bahtımıza bu düştü. Başa gelen çekilir. Ben şimdi nefes vereceğim sen de kalp masajı yapacaksın.
Ali: Kalp masajı mı? Ama ben bilmem ki kalp masajı nasıl yapılır.
Külhanbeyi: Kalbin üstüne bastıracaksın işte.
Ali: Kalbin üzerine… Tamam anladım. Anladım da peki kalp nerde olurdu?
Külhanbeyi: Evet, şimdi iyi bir soru sordun. Yahu bu kalp nerdeydi? Bir düşüneyim…. Hımm yanlış hatırlamıyorsam tv programında sağ tarafa uygulamışlardı.
Veli: Affedersiniz külhanbeyi arkadaşımız ;ama bu kalp dediğimiz şey sol tarafta olmasın.
Külhanbeyi: Konuşma len. Sanki belgeseli sen mi izledin. Bilmiş bilmiş konuşuyorsun. Sağ tarafta dediysem sağ tarafta kardeşim sağ tarafta. Hele bir sağ tarafta olmasın ben o zaman bilirim ne yapacağımı. Şimdi nefes veriyorum, sen de sağ tarafına masaj yapıyorsun.
(Külhanbeyi nefes verir diğeri de masaj yapar. Adam birdin ayağa kalkar.)
Yaralı: Allah gidiyorum… Galiba…
Külhanbeyi: Heyttt, nereye gidiyorsun ulen bana sormadan!
Yaralı: Gidiyorum, bütün aşklar yüreğimde.
Külhanbeyi: Vallahi ben tıbbın bütün imkanlarını kullandım. Artık Allah’tan ümit kesilmez, bekleyeceğiz.
Abuzer: Vallahi ağabey Allah seni inandırsın, tıpkı doktorlar gibi konuştun.
Benim doktorlardan neyim eksik. Yoksa bir diplomam yok.
(Beyaz önlüklü biri gelir ve ne olduğunu sorar.)
Kasap: Kardeş ne oluyor burada?
Abuzer: Adam düştü ve başını vurdu. Önce ayaklarını kaldırdık olmadı, yan yatırdık yine olmadı. En sonunda hayat öpücüğü verdik ve kalp masajı yaptık. Yine olmadı. Adam gidiyor.
Kasap: Çekilin çekilin. Bir de ben bakayım.
Ali: Üzerindeki önlüğe bakarsak siz doktorsunuz galiba.
Kasap: Yooo!
Veli: Tamam o zaman kesin eczacısınız.
Kasap: Yok canım nerden çıkardınız.
Abuzer: Ee o zaman kesin öğretmensindir. Yoksa bu önlüğü başka kim giyer?
Kasap: Ne öğretmeni kardeşim. Ben ilkokulu zor bitirdim.
Külhanbeyi: Nesin ya kardeşim sen, söylesene!
Kasap: Ne olacak kardeşim kasabım ben kasap. Az ötede dükkanım var.
Ali: Kasap mı!
Kasap: Evet kasap ya! Beğenemedin mi? Çekilin şöyle. Ben can işinden anlarım. Çıkacak canla çıkmayacak canı bilirim.
Veli: A ne tesadüf arkadaşın adı da Can’dı zaten.
Kasap: Ya bu arkadaştan ümit yok. İncelemelerim öyle gösteriyor. Bari mundar gitmesin.
Abuzer: Ne diyorsun kardeşim ya bu hayvan mı ki mundar gitsin.
Veli: Kalk şuradan kardeşim kalk… yürü git işine.
(Bu arada ambulans sesi gelir.)
Kasap: Ne itiyorsunuz arkadaş. Ben sadece yardım etmek istedim. Meslek icabı yani. Hiçbir canlının murdar gitmesine gönlüm razı gelmez. Yoksa bana ne! Ne haliniz varsa görün. Adam murdar gitsin de bak görürüm ben sizi.
Ali. Aaa… Ambulans geldi.
Abuzer: Adam ne kadar şanslı arkadaş. 45 dk.da ambulansın geldiği nerde görülmüş Türkiye’de.
Veli: Evet evet bu adam hakikaten çok şanslı. Sen tut kafanı vur yürürken ve böyle kimsenin kimseye bakmadığı bir devirde herkes sana yardım etmek için seferber olsun. Çok şanslıymış çok…
Görevli: Açılın açılın…Biz görevleyiz.
Ali: Hanginiz doktor acaba?
Görevli: Hangimiz mi?
Külhanbeyli: Evet hanginiz doktor? Türkçe konuşuyoruz ulen burda? Savulun ulen! Battalgazi geliyor.
Veli: İyi de şimdi ne alaka “Savulun Battalgazi geliyor.” diyorsun.
Külhanbeyli: Ne bileyim arkadaş. Hoca yazmış senaryoyu biz de oynuyoruz. Yani neticede emir kuluyuz.
Ali: Neyse arkadaşlar biz oyuna dönelim. Hanginiz doktor?
Görevli: Ben değilim.
Necati: Ben de değilim.
Abuzer:İyi de kardeşim doktor nerde o zaman?
Görevli: Yahu Necati doktoru almadın mı?
Necati: Asıl sen almadın mı?
Görevli: Desene doktoru hastanede unuttuk.
Necati: Neyse hastayı yetiştirelim bari.
Görevli: Önce sedyeye yerleştirelim o zaman değil mi?
Necati: Nasıl yerleştireceğiz. Doktor da yok.
Görevli: Sen ellerinden tut ben de ayaklarından tutayım. Sedyenin üzerine atar götürürüz. Hadi bakalım üç deyince. Bir, iki , üç…
(Adamı karga tulumba sedyeye koyarlar.)
Yaralı: Allah yandım. Bırakın bırakın kurtarmayın beni. Bırakın da şuracıkta rahat rahat huzur içinde öleyim. Yeter artık ettiğiniz eziyet.
Külhanbeyli: Yat ulen şurada rahat rahat. Biz vicdanlı insanlarız, seni burada yalnız bırakır mıyız?
Yaralı: Allah rızası için beni bırakın da rahat rahat öleyim. Şu yalan dünyada rahat bir günüm olmadı. Bari rahat rahat öleyim.
Külhanbeyli: Kes ulen kes. Savulun!...
Abuzer: Tamam abi tama…. Metinde yazan her şeyi söylemek zorunda değilsin. Bak metne benim adımı abuzer yazmış hoca. Ben hiç söylüyor muyum? Doğaçlama yap biraz.
Külhanbeyli: Şey… neyse…Hadi ulen götürün bu adamı.
Görevli: Tut Necati, kaldırıyoruz.
(Adamlar birbirlerine ters dururlar, kaldırırlar fakat götüremezler.)
Görevli: Necati bu niye gelmiyor?
Necati : Bilmem niye gelmiyor?
Görevli: Allah seni kahretmesin, ters duruyorsun. Bırak bırak!
(Bırakırlar ve ikisi de birbirine döner ve yine gidemezler.)
Görevli: Yine olmadı Necati. Sen dur ben döneyim. Bırakıyoruz.
(Düzeltip kapıya doğru yönelirler. Bu defa de hızlı giderken hastayı düşürüler.)
Görevli: Ne yaptın Necati?
Necati : Ben bir şey yapmadım.
Görevli: Kardeşim hastaysan hastalığını bil. Adam gibi dur şu sedyenin üstünde.
Yaralı: Bırakın Allah rızası için. Gönül huzuru ile ölmek benim de hakkım. Hazreti Azrail, Allah rızası için beni bunlardan kurtar. Al canımı. Beni Türk milletine bırakma. Sen bir defa can alıyorsun. Bunlar her dakika.
Necati : Sus be kardeşim sus.
(Yeniden sedyeye koyarlar ve götürürler.)
Ali: Vay be bugün bir hayat kurtardık. Biz ne büyük insanlarız…
V eli: Evet çok haklısın…Bugün çok önemli bir iş yaptık.
SON
Yazan: Dursun TARAKCI
Türk Edebiyatı Öğrt.