Edebiyat
  2011 CANIM DOKTOR
 

CANIM DOKTOR

 
DEKOR: Hastane odası, arakada bir paravan, hastane yatağı, bir masa ve iki sandalye, arka tarafta hasta bekleme salonu. Seyircilerin okuyabileceği şekilde paravanda “İyileştirmediğimiz hastalara 500 lira vermeyi garanti ediyoruz.” yazmaktadır.
 
Oyuncular: Doktor, Hemşire, 1. hasta, 2. Hastanın Karısı, 2. Hasta, 3. Hasta, Bir Adam, 4. Hasta, Hüsmen Dayı, Şişman Hasta.
Doktor arka kapıdan girerek masasına oturur ve önündeki dosyaları açar. Hemşireyi çağırır.
Doktor: Hemşire, hemşire…
Hemşire: (İçeri kadın kıyafetli bir hemşire girer.) Buyurun efeem, ne istemiştizz.
Doktor: Kız gibi kırıtma, hem ne istiyor olabilirim? (Sessizlik olur.)  Hastalara çağır da bakalım. Buradaki işim bitince daha hastaneye gideceğim.
Hemşire: Ama efendim bana bayan hemşireler gibi giyinmemi siz söylediniz.
Doktor: Niye söyledim hele bir sor bakalım.
Hemşire: Sorsam ne fark eder Doktor Bey, ne de olsa siz haklı çıkacaksınız. Zaten şurada üç kuruşa karın tokluğuna çalışıyoruz.
Doktor: Sen hele bir sor bakalım.
Hemşire: Tamam soruyorum o zaman. Niye böyle giyinmemi istiyorsunuz?
Doktor: Bak şimdi, millet artık hemşirelik okullarına erkeklerin de gittiğini pek bilmiyor. Şimdi seni kendi kıyafetlerinle hastaların karşısına çıkarırsak herkes çekinecek. Erkekten hemşire mi olur diyecek. Biz böyle yavaş yavaş halkı alıştıracağız. Hem şimdi bayan hemşire çalıştırsam senin iki katını istiyor. Senin ve benim için en iyisi bu. Şimdi hastaları çağır da işimize bakalım.
Hemşire: Tamam efendim çağırıyorum. (arkasını döner ve yürür. Doktor arkadan seslenir.)
Doktor: Öyle değil, biraz kırıt bakayım şöyle, durumu anlamasınlar.
Hemşire: (Döner ve doktora yaklaşır.) Doktor karar ver artık kırıtayım mı, kırıtmayayım mı?
Doktor: Bana kırıtma, müşteriye kırıt!..
Hemşire: (Tekrar döner ve kırıtarak hastaların bulunduğu yere geçer.) Bey amca, sen gel. Doktor sana bakacak.
1. Hasta: Geleyim kızım geleyim. (Hemşireye tuhaf tuhaf bakar. Doktorun önündeki sandalyeye oturur. Kafasını doktora uzatarak…) Şey doktor bu hemşire kızımız biraz tuhaf (elini sallayarak imada bulunur.) duruyor. Sence de öyle değil mi?
Doktor: Yok canım ne münasebet. Aslan gibi hemşire işte. Hem biliyor musun, aslanlarda dişiler avlanır. Erkekler de öylece gölgede oturur, et bekler. İyidir bu iyidir. Bu arada sizin neyiniz vardı?
1. Hasta: Ha evet, doktorcuğum; anlatayım. Gece olup yatağıma yattığımda yatağın altında birinin olduğunu düşünüyorum. Korkuyorum ve uyuyamıyorum. Bu sefer yatağın altına yatıyorum. Yatağın altına yatınca da bu kez üstte biri var gibi geliyor. Yine uyuyamıyorum. Böylece bütün gece alt, üst, alt, üst....  Sabahı ediyorum. Delirmek üzereyim doktorcuğum. Sizin muayenelerinizin tedavi garantili olduğunu duydum. Hemen koştum geldim. İyileştirmediğiniz hastalara 500 lira veriyormuşsunuz. En azından iyileşemesem bile 500 liram olur."
 
Doktor: Ne demek iyileştirememek efendim. Şu ana kadar iyileştirmediğim hiçbir hastam olmadı. Tabii geçen gün ölen Saim Dede’yi saymazsak. Sizi bugün içinde iyileştirebilirim, yalnızca kendinizi benim ellerime bırakın yeter. Dediklerimi harfiyen uygulayacaksınız. Bakın reçeteye ne yapmanız gerektiğini yazıyorum. Tekrar söylüyorum bu reçeteyi harfi harfine yerine getirin. Yarın sabaha kadar mışıl mışıl uyuyacaksınız.
1. Hasta: Sağ olun doktor bey, Allah tuttuğunuzu altın etsin!
Doktor: Amin amin!
1. Hasta: (Bu arada doktor reçeteyi uzun uzun yazar. Hasta sesli bir şekilde konuşur.) Maşallah bizim doktor reçete değil sanki Genç Osman Destanı yazıyor.
Doktor: Buyur, haydi selametle.
1. Hasta: (Dışarı doğru çıkarken reçeteyi sesli bir şekilde okur. ) Şimdi buradan çıkınca yeşil hatta bin. Doğru Ünye Sanayi Sitesine git. Orada Marangoz Hüsamettin İYİKESEROĞLU’nu bul. Evine götür ve yattığın ranzanın ayaklarını kestir ki kimse altına giremesin. Böylece senin de düşünmene gerek kalmaz,sabaha kadar mışıl mışıl uyursun. Çıkarken de hemşireye 100 lirayı vermeyi unutma!
Hemşire: (Kırıtarak) Ücreti alayım efeeemmm!...
1. Hasta: (İçlenerek söyler) Al bakayım. Ne bileyim doktor yerine marangoza gitmem gerektiğini!...
Hemşire: (adam çıktıktan sonra) Sen yine çözüm buldun Bey Amca, ya ben ne yapayım? Şu halime bak. Nereden hemşirelik okudum bilmiyorum. (Ağlamaklı ses tonu ile) Ama bana kimse söylemedi ki mezun olunca kadın gibi giyineceğimi. (Sıradaki hasta)
İçeri bir kadın ile kocası girerler.
2. Hastanın Karısı: Eyi gunler Tohtor Bey, nassızzz, eyi siz?
Doktor: (umursamaz bir tavırla) İyi iyi, nedir şikâyetiniz. Anlatın bakalım.
2. Hastanın Karısı: Eyi olun eyi, Allah sizin gibi tohturları başımızdan ehsüh etmesün!... Efendüm bu hayvan benüm 20 yıllıh gocam olur. Gendüsünü ortalama derecede severüm. Yani bizim saru gızun tosunu neyse bu da benüm üçün udur. Heç bi işi yaramaz aslunda ama napcen, goca işde. Elü bi işe yahuşmaz. Teh bildüüü şey baarup çaarup benü dövmehtür. En azundan böne gadar böle yaptu. Ama çoh şühür ki artuk elden ayahtan kesüldü de benü artuh dövemi.
Doktor: Tamam be kadın, bütün hayat hikâyeni anlattın. Sadede gel artık. Kim hasta, sen mi hastasın, omu hasta?
2. Hastanın Karısı: Gelecüm Tohtur Bey ne acele ediyon. Saa gocca 100 lira verecüm. Ben o yüz lira içün sarı gızın ne gada sütünü satıyom biliyon mu? Heç gusura bahma baa biraz vaküt ayıracun… He nerde galduydum, işte bu hayursuz baa ettü ettü ama sonunda ettüüne galdu. Şimdi gulahları doğru duymi, gonuşmaya takati bilem yoh. Dolmuşu durdurmah üçün elünü galdurana gada dolmuş son durağa varii. İşte böle bende gocamı size getüdüm. Yapılacah bişi varsa yapabülüsüz. Ne de olsa gocamdur. Emme yapılcak bişi yohsam heç de uraşmaza gerek yoh. Reçetesine beyün ölümü gerçehleşmüştür, fişi çehilebülür yazsaz yiter. Ben gerüsünü hallederüm.
Doktor: (Hastasının kulağını, ağzını kontrol eder. Elini havaya kaldırır ve bırakır. Sonra da reçetesini yazmaya başlar.)
2. Hastanın Karısı: (İşveli bir şekilde söyler) Tohtor Beyyy, yohsam tahmün ettüm gibi beyin ölümü gerçehleşmüştür, fişi çehilebülür mü yazisuz.
Doktor: Ne münasebet efendim, size bu kadar kötü davranan birinde bir defa beyin olması mümkün değil. O yüzden beyne olmayan birine zaten beyin ölümü gerçekleşmiştir yazamam.
2. Hastanın Karısı: yapman yaww… Oysa ben ne umutlarnan size gelmişdüm.
Doktor: Bunu benden istemeyin hanımefendi, çünkü ben Hipokrat’a söz verdim. Yok yok bunu yapamam.
2. Hastanın Karısı: Hipohrat mı, o da kim. Hem bu dedün adam benüm gocamla evlü galmuşmu da benüm çehtühlerimi bilecehmiş. Nerde bulurum bu hipohrat denen adamı. Gocamu ona da bi anlatayum da bahalım bi da başkalarının gocasu içün tohturlardan söz alabiliyo mu?
Doktor: onunla görüşmeniz mümükün değil hanım efendi, çünkü uzun zaman önce öldü kendisi.
2. Hastanın Karısı: Eee herkesün işine burnun sokarsan işte böle erkenden göçüp gidersin tahtalu köye..
Doktor: Kocanızın ölmemesi için şu kâğıda yazdıklarımı uygulayacaksınız.
- 1 Sabahları güler yüzle güzel bir kahvaltı hazırlayın ve gün boyunca mutlu olmasını sağlayın.
- 2 Sizi her çağırdığında onu güler yüzle karşılayın ve güzel bir öğle yemeği ile takdir edildiğini hissettirin, böylece günün geri kalan kısmını da iyi geçirmesine yardım edin.
- 3 Akşamları yemek özellikle güzel olmalı.
- 4 Gece iyi bir uyku alarak dinlenmesini sağlayın, hatta gece ayaklarına masaj yapın.
2. Hasta: (çok zorlanarak) Doktor ne dedi? Ne dedi?
2. Hastanın Karısı: Ne diyecüh çoh yakun zamanda ölecekmüşsün. (Kocasını çekiştirerek dışarı götürür.) Hadi hadi galh bakalum.
Doktor: Hemşire yolu göster. Hanım Efendi parayı vermeyi unutmayın lütfen.
2. Hastanın Karısı: (Koynundan para kesesini çıkararak.) Al bahalum, bi fişi çekebülüsün yazmadun tohtor ama alacun olsun.
Doktor: Hemşire, diğer hasta gelsin!
Hemşire: Tamam efem (yine kırıtır.) Buyurun efem sıra sizde.
İçeriye elinde tahlil sonuçları ile bir adam girer.
3. Hasta: Efendim benden dün istediğiniz tahlil sonucu ile birlikte geldim. Buyurun tahlil sonuçlarım burada.
Doktor: (Eline alır ve inceler birden çok şaşırarak) Aman Allah’ım, bu… bu nasıl olur? Ben meslek hayatım boyunca böyle bir şey görmedim. Yok, yok bu şaka olmalı. Hemşire gel sen de bak.
3. Hasta: Aman Doktor Bey ne oldu çok mu önemli? Eğer öleceksem lütfen Lütfiye’ye haber verin. Beni alsın. Ben buraların yabancısıyım. Daha Buraya geleli üç gün oldu. Bir başıma buralarda ölürsem ne yaparım?
Hemşire: Ay… Ayol ben böyle bir şey görmedim.
Doktor: Korkma korkma, ölmeyeceksin. En azından şimdilik…
3. Hasta: O zaman benim neyim var doktor, söylesene!
Doktor: Bu tahlil sonuçlarına göre siz.. siz … siz hamilesiniz.
3. Hasta: (gülerek) Aman doktor ben de bir şeyim var sandım. Hani kanser veya benzeri ölümcül bir hastalığım var gibi düşündüm. Sen de…
Doktor: Tabii canım.
3. Hasta: (Sonra birden durumun garipliğini fark eder.) Neeee, hamile miyim? Sen ne diyorsun doktor. (Birden ayağa kalkarak) bana bir şeyler oluyor. Başım dönüyor doktor, midem bulanıyor.
Doktor: Normal efendim. Hamilesiniz.
3. Hasta: Düşüyorum doktor. (doktor düşerken hastayı ayakta yakalar ve hasta doktorun kucağında sallanır.)
Doktor: Tamam yakaladım merak etme. Üzülme bu dünyada hamile olan tek kişi sen değilsin. Merak etme. Bu da geçer.
3. Hasta: Ne diyorsun doktor, belki tek hamile ben değilim ama erkek olup da tek hamile olan erkek benim herhalde. Hem beni bu kadar sallama!
Doktor: Niye ki o?
3. Hasta: Niye olacak, çocuğa zarar vereceksin, dur sallama beni!
Doktor: Evet haklısın galiba. (Sallamayı keser ve onu düzelterek yerine oturtur.) Sen şöyle otur bakayım.
3. Hasta: Her şey bir tarafa doktor, ben bu çocuğu nasıl doğuracağım, inan sadece bunu düşünüyorum.
Doktor: Merak etme, tıp ilerledi. Her şeyin bir çaresi bulunur. Sezaryenle alırız.
3. Hasta: Alırsınız tabi, bir yabancıyı üç günde hamile bırakan bir şehir sezaryenle de bir erkeği doğurtur herhelde.
Bir Adam: (İçeri girer ve elindeki tahlil kâğıdı ile 3. Hastaya bağırır.) Ya kardeşim bir saattir seni arıyorum, zorla buldum. Doktor Bey, böyle küldür paldır girdiğim için özür dilerim; ama bu karşınızda oturan kişi kendi tahlillerini alacağına hamile bir kadının tahlilini almış. Buyurun sizin tahliliniz, şu tahlili de alayım. Hadi eyvallah.
3. Hasta: Bak şu başıma gelene.
Doktor: Evet, yeni gelen tahlillere bakalım. Buna göre siz hamile değilsiniz ama prostatınız var. Şimdi hastaneye geleceksiniz ve ben size orada ameliyat günü vereceğim. Biraz da paranızı alacağım. Sonra da turp gibi olacaksınız.
3. Hasta: Ben hamile filan değilim değil mi doktor, hani bir yanlışlık olmasın. Tahlillerime bir daha baksanız.
Doktor: Yok kardeşim, merak etme. Kendini için rahat bir şekilde Türk doktorlarına emanet edebilirsin.
3. Hasta: hadi o zaman bana yol göründü. Hastanede görüşürüz.
Doktor: Hadi bakalım. Paraları bol hazırla ha…. Hemşire yeni hastayı çağır.
Hemşire: Tamam efem… Sıradaki hasta gelsin!...
4. Hasta: İyi günler Doktor Bey.
Doktor: İyi günler, buyurun nedir şikâyetiniz?
4. Hasta: Şey Doktor Bey, ben şey diyecektim. Hani dışarıda bir yazı var ya tedavi garantili muayene yapılır. Tedavi edemediğiniz hastalara muayene ücretinin beş katını veriyormuşsunuz. Yani toplamda 500 lira. Bu doğru mu?
Doktor: Evet, kesinlikle doğru. Hizmet politikalarımızdan biridir bu. Ama şu ana kadar tedavi edemediğimiz kimse olmadı. Dolayısıyla da kimseye 500 lira ödemedik.
4. Hasta: (Ben alacağım anlamında sırıtarak) Yaa… Demek şu ana kadar herkesi tedavi ettiniz. Yani kimse sizden 500 lira alamadı öyle mi?
Doktor: Evet öyle, isterseniz bunu bir kenara bırakalım da sizin rahatsızlığın nedir? Onu öğrenelim.
4. Hasta: Doktor! Ağzımın tadı hiç yok... Öyle kötüyüm ki, hiçbir şeyin tadını alamıyorum... En tatlı meyveleri, yemekleri yiyorum, yok nafile. Zerre kadar tad almıyorum. Bakalım beni nasıl iyileştireceksin.
Doktor : (Adama şöyle bir bakmış, hemşireye seslenmiş) Hımm! Hemşire! Sekiz numaralı kutuyu getirin. (Hastaya dönmüş) Bu kutudan bir kaşık yiyeceksiniz. Hiçbir şeyiniz kalmayacak. Merak etmeyin siz. Ben halledeceğim. Şu kaşığı alın şimdi. (Hemşireye) ha getirdin mi?
Hemşire: Buyurun efem, getirdim 8 numaralı kutuyu.
Doktor: Çekinmeyin çekinmeyin, sadece bir kaşık sizi iyileştirecek.
4. Hasta: Eminsin değil mi doktor, bir kaşıkla iyileşeceğim, gerçi hiç sanmıyorum beni iyileştirebileceğini. Yani bana kalırsa senin 500 lira gitti gibi bir şey. İstersen hemşireye söyle de parayı hazırlasın.
Doktor: Yahu sen merak etme, şundan bir kaşık al, hiçbir şeyin kalmayacak.
4. Hasta: Sen bilirsin. (Kaşığı 8 numaralı kutuya daldırır ve ağzına götürür. Yer yemez yüzünü buruşturur ve yere tükürür. Bu sırada doktor heyecanla hastanın yüzüne bakar.) Tühhhh, bu … buu… bu kaka be. Doktor sen bu kakayı şimdi niye yedirdin ki bana?
Doktor:  Evet! İyileştiniz bakın. Hem de bir kaşıkta düzeldiniz. Tad alıyorsunuz artık. Ee sizi iyileştirdiğimize göre artık çıkarken hemşireye çıkarken 100 lira ödersiniz.
4. Hasta: (Hala tükürmektedir) Tüh… Allah kahretsin, (çıkarken ödemeyi yapar.) al be al!... 100 lira işte.
Hemşire: (Kırıtarak) Enayi işte ne olucak.
Doktor: Bakıyorum da sen bu hemşirelik olayını iyice benimsedin.
Hemşire: Yahu doktor böyle giderse bu işin sonu II. Bülent Ersoy vakası olarak tarihe geçecek. Beni söylemedi deme.
(hemşire parayı alır ve tam döndüğü sırada 4. hasta yeniden içeri girer.)
Hemşire: Tekar niye geldiniz beyefendi!.. Bir kaşık az mı geldi!...
4. Hasta: Ne tekrarı, ne kaşığı. Ben kimim, hemşire burası neresi. Bu doktor burada ne arıyor? Daha doğrusu bu doktor mu?.. Doktor da ne? Ben kimim, siz kimsiniz? Durdurun dünyayı inecek var!...
Hemşire: Galiba ciddi bir hafıza kaybı yaşıyorsunuz. O kaşıktan sonra.
4. Hasta: Evet doktor, galiba hafızamı kaybettim. Her şeyi aniden unuttum...! Şu an hiçbir şey hatırlamıyorum. Beni iyileştir. Eğer beni iyileştiremezsen bak 500 liranı alırım. (Duvarı göstererek) Çünkü orada öyle yazıyor. Tedavi edilemeyen hastalara 500 TL ödenirmiş.
Doktor: Demek öyle, benim 500 liramı almak istiyorsun. Yani bizim işimiz de tedavi etmek, buyurun şöyle. Sizi bir daha tedavi edelim. Hemşire şu 8 numaralı kutu vardı ya onu tekrar getir bakalım.
4. Hasta: Ama bak doktor, yani oldu mu bu şimdi. O kutuda kaka var ama ya!"
Doktor: Evet, doğru! Bakın, hafızanız hemen de nasıl yerine geldi!...
4. Hasta: Ama doktor yani… Bu da şimdi yapılmaz ki!... (Adam, ağlamaklı, parayı hırsla öder ve çıkar.)
Doktor: Bak bu adam yine gelirse hiç şaşırmam; ama Allah’tan bu 8 numaralı kutu var bizde. Bu kutu bizde olduğu sürece bu uyanıklar bizden zırnık dahi koklayamazlar.
Hemşire: Vallahi çok uyanıksınız Doktor Bey. Beni bu kılığa sokup çalıştırmanızdan da belli yani.
Şişman Hasta: (İçeriye çağırılmadan hızlı bir şekilde girer. Elindeki hap kutusunu gösterir ve kızgın bir şekilde konuşur.) Hani tohtor bu hapları yedühten sonra bir haftada zayıflamaya başlıyacahtum! Bırah zayıflamayi daha çoh kilo aldım. Sitires saabı oldum.
Doktor: Dur, sakin ol bir, şöyle otur sakalım. (Hapları hastanın elinden alır ve incelemeye başlar.) Bu hapları ben sana burada yazmış olamam. Yoksa hastanede mi yazdım ha?
Şişman Hasta: Borda yazmadın tabii, aynen dedün gibi hastanede yazdın. Bu hapları yiyelü beri gece rüyamda be eziyet etmiyen halk-ı alem, boğulmaduk deniz, yanmaduum ateş galmadı.
Doktor: (Hap kutusunu inceler) Tabii yaa, eğer ilk önce hastaneye değil de muayenehaneme gelseydin sana başka haplar yazardım. Ver yüz lira, hemen yazayım.
Şişman Hasta: Ah siz bu paracu tohturlar. Sizden ne edücüh, bilmim artuh. Verecüh mecbur, sen yazıver de hele şu ilacı. Yannuz bu defada iyileşemesem 500 bankunotun alurum ha, ona göre. (Reçetesini yazdırır.) Hadi eyvallah!
Doktor: Hadi güle güle.
Hemşire: Sıradaki gelsin.!..
Doktor: Ooo, kimleri görüyorum. Vay vay vay… Hüsmen Dayı, hoş geldin. Nasılsın, iyi misin?
Hüsmen Dayı: Sağ ol tohtur Bey sağ ol.
Doktor: Eee, nasılsın Hüsmen Dayı, kilo verebildin mi, sana verdiğim perhize uyabildin mi?
Hüsmen Dayı:               Verdiğin perhize budur gayratım,
Bundan başka uyameyom tohtur bey!
Üç sepet yımırta sabah gahvaltım,
Teker teker sayameyom tohtur bey!
 
Doktor: ee, neler yedin de bozdun perhizi?

 
Hüsmen Dayı:               İki leğen pilav bir yayık ayran,
İster yağlı olsun isterse yavan,
Yanına kesiyom beş kilo sovan,
Yeyom yeyom doyameyom tohtur bey!
 
Doktor: Hüsmen Dayı, hani böyle biraz daha bitkisel gıdalar alsan, bamya gibi mesala.
 
 
Hüsmen Dayı:               Üç tencere bamya yerim ben şinci,
Yirmi tas su içip biraz koşinci,
Her yanım sökülür karnım şişinci,
Sağlam göynek giyemeyom tohtur bey!
 
Doktor: Yahu bu kadar yiyeceği nerden buluyorsun her gün, ben bile bu sefahatte ben bile bulamam bu kadar yiyiceği.
 
Hüsmen Dayı:               Şinciye acımdan çoktan ölürdüm,
Sağ olsun komşular gönderir dürüm,
Bir guzudan çok yiyemem, var sözüm,
Ayıp olur cayameyom tohtur bey!
Doktor: Sen yine de meyve ve sebzelerden ye Hüsmen Dayı; ama çok yeme!..
Hüsmen Dayı:               Bazı az geliyo beş kasa hurma,
Yedi lahanadan yapıyoz sarma,
Onu da mı yedin diye hiç sorma,
Utanıyom deyemeyom tohtur bey!
 
Doktor: Aman bari undan, hamur işinden uzak dur.
 
Hüsmen Dayı:               Günde iki çuval unum gidiyo,
Avradım her sabah ekmek ediyo,
Bir gazen fasilye gönül ye deyo,
Artırmaya gıyameyom tohtur bey!
 
Doktor:                        Bari biraz tarlada çalışsan, hem yağlarını yakarsın böylece.
 
Hüsmen Dayı:               Senede gırk dönüm bostan ekerim,
Benden başka kimse yemesin derim,
Gavunu, garpuzu gabıhlı yerim,
Aceleden soyameyom tohtur bey!
 
Doktor:                        Ama seninle ne yapacağız seninle Hüsmen Dayı!
 
Hüsmen Dayı:               Bilmem bu işin sonu nereye gider,
Buyumuş gısmetim, buyumuş gader,
Bir günde yediğim işte bu gadder,
Daha fazla yiyemeyom tohtur bey
 
Doktor:            Anlaşıldı, hemşire Hüsmen Dayı’ya 500 lirasını ver de şöyle bir hafta idare eder en azından.
 
Hüsmen Dayı: Ne bi haftası tohtor bey bin şinci onu bi öğünde yerim, ver hele ver.. (Parayı alır ve çıkar) Hadi eyvallah.
 
Doktor: Hadi Hemşire yeter artık, biz di gidelim. Hüsmen Dayı’ya 500 lira ödediğimizi duyan ne kadar semiz insan varsa buraya üşüşür. Hadi hemen kapatıp gidiyoruz.
 
                                              
 
 
                                                                                                                      Dursun TARAKCI
                                                                                                                Türk Edebiyatı Öğretmeni
 
 
 
 
  Bugün 40 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol