Edebiyat
  OKUMA AŞKI
 

 

OKUMA AŞKI
Dekor: Arka tarafta bir paravan ve paravanın yanında bir kütüphane bulunmaktadır. Ortada bir çalışma masası ve masanın etrafında sandalyeler bulunur.
Oyuncular: Osman Bey (Ev sahibidir.); Ali, Veli (Bu iki kişi misafirdir.)
Oyuna Başlama: Osman Efendi içeride masasında çalışmaktadır. Bu arada kapı çalar ve iki misafir içeri girer.
Osman Bey: Buyurun, kapı açık. İçeri girin.
Ali: Efendim Selamün aleyküm.
Osman Bey: Aleyküm selam, hoş geldiniz. Buyurun oturun.
Veli: Efendim sizi ziyaret edelim ve nefesinizden nefeslenelim dedik efendim.
Osman Bey: Estağfurullah. Ne demek. Tabii benim gibi büyük bir zat varsa civarınızda yararlanmayı bileceksiniz, değil mi yani!
(Bu arada masa üstünde duran kitabı Veli ters tutarak okuyormuş gibi yapar. Osman Efendi durumun farkındadır ve onu takip etmektedir.)
Osman Bey: Kitabı ters tutuyorsunuz Veli Efendi.
Ali: (Gülümser) Okuma yazma bilmeyene bu kitabın düzü de terstir. Onun için önemli değil, merak etme efendim!
Veli: Zaten ben de kitabı okumuyor; şu, zamane gençleri gibi resimlerine bakıyordum.
Ali: Üstad gazatedeki en son yazında eleştirdiğin kişilerin ismini belirtmemişsin. Bunun nedeni neydi? Merak ettim doğrusu.
Osman Bey: Ne olacak, benim eleştirilerim numarasız gözlük gibidir. Her rezile uyacağı için isim belirtmiyorum.
Ali: Efendim, bakın size ne getirdim?
Osman Bey: Ne getirdin? Yoksa Halis muhlis Türk lokumu mu? Çok severim. Yahu nereden bildin lokumu çok sevdiğimi?
Ali: Yok efendim, nerden bileyim Türk lokumunu çok sevdiğinizi? Bir dahaki sefere inşallah.
Osman Bey: O zaman ne getirdin be adam? Söylesene….
Ali: (Utangaç bir eda ile..) Şiir kitabım efendim… Yeni bitirdim de … Sizin fikrinizi almak istiyorum.
Osman Bey: (Şiir kitabını alır ve karıştırır. Birkaç şiiri okumuş gibi yapar. Kitabı sahibine verir.) Al bakalım.
Ali: Bir değerlendirmede bulunmayacak mısınız?
Osman Bey: Eğer değerlendirmede bulunursam benimle uğraşmayan tek kişiyi de kaybetmiş olurum.
Ali: Yaniii….
Osman Bey: Yanisi yok. Durum ortada.
Ali: Böyle giderse o kişiyi de kaybedeceksin üstad.
Veli: Ahhh… Şiirmiş, kitapmış, kütüphaneymiş… boş şey bunlar boşşşş. Esas olan zenginlik. Ahh üstadım keşke biraz daha zengin olsaydım.
Osman Bey: Peki ne yapacaksın ki, biraz daha zenginlik dilemektesin?
Veli: Ne yapacağım, daha lüks yerlerden giyinir ve daha lüks yerlerden yemek yerim.
Osman Bey: Mesela ne giyer, ne yersin?
Veli:Mesela simokin giyerim balolara giderken. En lüks yerlerde beyin salatası yerim. Sosyete yemeğiymiş. Kitap, şiir, kütüphane…. Boş şey bunlar boş….
Osman Bey: Öncelikle şu beyin üzerinde duralım. Hakikaten sana bir beyin lazım. Niye, diye soracaksın. O smokin dediğin şeyi penguenler ücretsiz giyiyor da ondan. Madem zengin olmak istiyorsun. Elde ettiğini biraz da kitaplara ayır da şöyle kendine güzel bir kütüphane kur. Okur da biraz beynini geliştirir, akıl sahibi olursun.
Ali: Ama akıl sonradan kazanılmaz ki! (Veli’ye bakıp gülümser.)
Osman Bey: Zaten kitaplar da var olan aklını, Veli’ye en iyi şekilde kullanmayı öğretecek, merak etme! Dikkat et söylediğime, babanın parasıyla zengin olabilirsin; ama unutma ki yalnızca kendi aklınla akıllı olabilirsin.
Ali: Efendim bunu söylediğiniz iyi oldu. Var olan aklımı keşfetmek ve en iyi şekilde kullanabilmek için çok zamandır aradığım ama bir türlü bulamadığım bir kitabı kütüphanenizde gördüm. Bu kitabı okumak için bana ödünç verir misiniz?
Osman Bey: Kesinlikle olmaz!
Ali: Neden efendim. Siz ki bu yörenin en fazla kitaba sahip insanısınız. Bir kitabınızı bana ödünç vermişsiniz, ne ki!
Osman Bey: Sen o bahsettiğin yörenin en zengin kütüphanesini benim nasıl oluşturduğumu zannediyorsun.
Ali: Nasıl?
Osman Bey: Senin gibi arkadaşlarımdan, tanıdıklarımdan ödünç alıp geri vermeyip tabii. Kesinlikle o kitaba elini sürmüyorsun.
Ali: Demek arkadaşlarınızdan aldığınız kitapları geri vermeyerek bu kütüphaneyi kurdunuz haa!....
Osman Bey: Orası sizi ilgilendirmez. Hem biliyor musunuz?
Veli: Neyi?
Osman Bey: Soru sorup duracağına beni dinle! Laf icabı biliyor musun, dedim. Bu gece rüyamda yirmi yaşındaydım, herkes iki dudağımın arasından çıkan sözlerin ne olacağını bekliyordu ve dünyanın en zengin kütüphanesinin bana ait olduğunu; bütün kitapları bir çırpıda hatmettiğimi gördüm. Ne bahtiyarlık….
Veli: Uyandığınızda bunların hiçbirinin olmadığını gördünüz değil mi?
Osman Bey: Olur mu canım… Sadece yirmi yaşında olduğum kısım rüya imiş. Bütün kitapları hatmetmesek nasıl üstat olurduk.
Veli: Peki şu an siz kaç yaşındasınız?
Osman Bey: Sorunu şöyle cevaplayayım. Ben yaşlı bir gencim, çünkü şu gördüğün kitapları okuyarak birçok insanın yaşamına ortak oldum ve senin yaşayabileceğinden çok yaşadım; sen ise genç bir ihtiyarsın; çünkü hala resimli kitapları okuyabiliyorsun.
Veli: Ama, ben… şey…kem, küm yani….
Ali: Efendim, izin verirseniz size şu an aklıma gelen bir şiirimi okumak istiyorum. Övünmek gibi olmasın; ama bende müthiş bir sanat yeteneği var.  Gerçi biraz önce Veli’den de etkilenmedim değil. İnanıyorum ki içimdeki cevheri görüp elimden tutacaksınız.
Osman Bey: Oku öyleyse de dinleyelim. Vakti boşa geçirmeyelim.
Ali: Okuyorum efendim. Yalnız kendinizi hazırlayınız. Çünkü çok müteessir olacaksınız.
“Boş, boş, boş…/ Sokaklar boş,/ Meydanlar boş,/ Dükkânlar boş,/ Her taraf boş,/ Ufuk boş,/ Toprak boş,
Osman Bey: Dur evladım dur… Sen bu şiiri nüfus sayımı günü mü yazdın? Ne o, her şey boş… En iyisi sen biraz kitap oku da okuman ilerlesin ve bu boş dediklerinin içi dolsun. Hadi bakalım.
Ali: Efendim şey….
Osman Bey: Hadi Hadi… Beni şimdi meşgul etmeyin de şu geyik muhabbeti artık bitsin. Daha okunacak birçok kitabım var. Hadi…..
Veli: biz de gidiyorduk zaten. Hadi Ali kardeş gidelim.
Ali: Olur Veli, gidelim. İstenmediğimiz yerde duracak değiliz ya.
Osman Bey: Haydi güle güle….
-Son-
 Kaynak:Mehmet Nuri Yardım “Edebiyatımızın Güler Yüzü, İst, 2005”
  Senaryo: Dursun TARAKCI,Türk Dili ve Edb. Öğrt.
 
  Bugün 13 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol