Edebiyat
  LAZLAR GÜVENLİK GÖREVLİSİ
 
LAZLAR GÜVENLİK GÖREVLİSİ
Skeçte tipler: Patron , çavuş, güvenlik görevlileri,(İmdat,Yetiş,Dursun, Nedim), bir kadın.
Oyuna başlama: Oyun dört güvenlik görevlisinin bir kapıdan içeri girerek gurbetliğin nasıl biteceğini konuşmalarıyla  başlar.
 
1.                   SAHNE
İMDAT: Ula uşaklar, haçan nasıl geçecek bu zaman da?...Bu gurbetlik ne zaman bitecek uyyy…
 
YETİŞ: Daha dur hele da…Bucün birinci cündür.
            (bu arada çavuş içeriye girer ve sert bir sesle şunları söyler)
 
ÇAVUŞ: Çabuk sıra olun bakalım çömezler.
                (askerler hızlı bir şekilde şu sıraya göre dizilirler. İmdat, Yetiş, Dursun, Nedim)
 
ÇAVUŞ: Çömezler birazdan buraya patron gelecek.Askerliğini komutan olarak yaptığı için kurallara çok düşkün biri.Bu nedenle ne sorarsa yüksek sesle sorduklarına cevap vereceksiniz. Asla kıpırdamayacaksınız. Anlaşıldı mı ulen çömezler…( biraz susar ve itiraz gelmeyince devam eder) İyi…                                                                                                                                                                                                                                                                  (Bu arada Nedim Dursun’u uyarır ve başında şapkasının olmadığını söyler.Dursun çaktırmadan Yetişin başından şapkasını alır.Çavuş Yetiş’e döner ve )İki numaralı güvenlikçi senin şapkan nerde?                                                                                                                                                   
NEDİM:Başumda…(Kontrol eder fakat bulamaz)Ihı…Evet yokmiş…                                                    
ÇAVUŞ:Sen benimle dalga mı geçiyorsun?Git çabuk şapkanı al gel.                                                                   (yetiş şapkasını alır gelir.Biraz ileride durur.Çavuşun hizaya gel komutuyla o geri gelir.Diğer askerler ileri çıkar.Bu böyle iki defa tekrar eder.Çavuş kızarak onları hizaya getirir.Bu sırada patron yavaş ve vakurlu bir şekilde güvenlik görevlilerinin bulunduğu alana gelir) Çavuş tekmil vermek için patronun önüne gelir. Güvenlik görevlileri ile patronun  arasında durur. ( Selam durarak anlaşılmaz bir şekilde tekmil verir.)
ÇAVUŞ: İş hanı güvenlik görevlileri bir çavuş dört güvenlik görevlisiyle emir ve görüşlerinize hazırdır                              patronum komutanım.
 
PATRON: (Çavuşu anlamadığını belirtir bir bakışla) OOOşşşt… Ne diyorsun evladım sen. Doğru dürüst tekmil ver.(çavuş tekmilini anlaşılır bir şekilde tekrar eder.
“Tamam şimdi güzel oldu” der komutan ve bu sırada askerlerden Nedim aksırır fakat patron kim  olduğunu göremez. Çavuşun önünden geçerek güvenlik görevlilerinin önüne gelir. (Kızgın bir şekilde bakarak)
 
PATRON: Kim yaptı bu işi? Çabuk ortaya çıksın…( Bir süre sessizlik olur.) Demek kimse ortaya çıkmıyor. Ben çıkarmasını bilirim.
(Patron bütün görevlilere teker teker yaklaşarak aksıranın kim olduğunu sorar.) (ilk üçü cevap vermez sıra Nedim’e gelince…)
 
PATRON: Sen mi aksırdın evladım çabuk söyle.
 
NEDİM: Şey…He ben aksirmuşum komitanum.(herkes askere sert davranmasını beklerken…)
 
PATRON: Çok yaşa evladım.
Komutan askerlerin etrafında bir tur atarak yerine döner. Bulunduğu yerden askerlere ismini sorar. İlk sıradaki askeri işaret eder.
 
PATRON: Senin adın ne evladım?
 
İMDAT: İmdaaaaat!...
 
PATRON: Ne oldu evladım bir yerine bir şey mi battı?
 
İMDAT: Komitanum patronum.Benum ismum İmdat. Haçan ben ailenin 19’ uncu çocuğiymişum da.
 
PATRON: Haaa… Öyle söylesene be evladım. ( diğerine döner ve ona da ismini sorar) Senin ismin ne evladım?
 
YETİŞ: Yetiiiiiiiş…
 
PATRON Nereye yetişeyum evladım. Yoksa bir yerlerde indirim mi var? Çabuk söyle nerede? Sonra   kaçırmayalım.
 
YETİŞ: Yok komitanum patronum, benum ismum Yetiş’ tur. Üzerunuza afiyet anaciğum benu doğirurken biraz zorluk çekmiş  da, ondan adum Yetiş kalmiş.
 
PATRON: (Dursun’a dönerek ismini sorar) Ne evladım senin ismin?
 
DURSUN: (hızlı bir şekilde…) Dursun komitanum patronum.
 
PATRON: (hiddetlenerek) Ne demek Dursun? Burada ben dalga mı geçiyorum?Çabuk söyle adını.
 
DURSUN: (Kekeleyerek) İs-mum Durrr-sun komitanum patronum.
 
PATRON: Siz beni çıldırtacak mısınız evladım. İçimizde doğru dürüst bir ismi olan yok mu…
 
NEDİM:(Büyük bir saflıkla) Komitanum patronum penum ismiumda pir problem yoktir.
 
PATRON: İyi, güzel. Neymiş bakalım senin ismin?
 
NEDİM: (Sakin bir ses tonuyla) Ne-diiim…
 
PATRON: (küplere binerek ) Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Diyerek bir şaplak indiriverir Nedim’e.( Ve devam eder) Ne diyeceksin evladım tabi ki ismini diyeceksin.
 
NEDİM: ( Neye uğradığını şaşırmış bir vaziyette) Komitanum Patronum, siz yine yanliş anladinuz. Haçan benum ismum Nedim’ dur.
 
KOMUTAN: ( anladığını belirtir hareketler yaparak devam eder.) Tamam ama hadi ben yanlış anladım diyelim, size bu ismi verenlerde hiç mi kabahat yok. ( Komutan askerlerin önünde volta atarak tekrar onlara döner ve yeni bir konuşma yapmaya başlar) Aslanlarım… sizleri kısa sürede vatana ve millete canını her an feda edebilecek birer “cengaver” olacak biçimde yetiştireceğim. Sizleri her taraftan namı duyulmuş birer cengaver yapacağım.
(Bu arada sahneye çok hızlı bir şekilde ve acele ile çaycı Hüseyin girerek şunları söyler)
 
ÇAYCI HÜSEYİN:Çaylar…(Biraz öne gelir ve patrona sorar)Kaç şeker?
 
PATRON: ( Şaşırmış bir eda ile) Güvenlik Çavuşu bu da kim?… Sen yanlış yere geldin herhalde.
ÇAVUŞ:Komutanım önceki çaycı yolsuzluk yaptığı için kovdum.Yerine Bunu aldım.Nasıl ama iyi yapmışım dimi,
PATRON:        Ne yaptın ne…At yarışıyla uğraşan adama çay ocağımı emanet edilir.Bu adam çay ocağının gelirini atlara yatırır be.Çabuk kov şu adamı
ÇAVUŞ:Emredersiniz komutanım(çaycı Hüseyin’e dönerek)Kovuyorum seni çaycı
ÇAYCI HÜSEYİN:Heyttt…Kimse beni kovamaz.Ben istifa ederim(Çavuşun üzerine yürür ve onu korkutur)
ÇAVUŞ:(Kekeleyerek)Tamam Hüseyin abi sen ne dersen o olur.
ÇAYCI HÜSEYİN:O kadar.Çaylarrrr…Atlarrrr…Beygirlerrrr…Paralarrr…(Diyerek sahneyi terk eder)
 
 
PATRON: İsimlerinizi kötü de olsa öğrendik. Peki ya sizin memleketleriniz?
( Görevliler hep bir ağızdan bağırırlar biraz da dertli bir üslupla)
 
GÜVENLİK GÖREVLİLERİ: Oooooffff…
 
PATRON: Ne oldu? Yoksa sizin memleketiniz yok mu? Vah gariplerim. Şimdi beni ağlatacaksınız.      ( patron burada gerçekten de hüzünlenir.)
 
( Yetiş burada söz alarak şunları söyler)
 
YETİŞ: Komitanum patronum, haçan bizu yanliş anladinuz. Pizum memleketimuz Of’ tur.
PATRON: Ha öyle mi? Bende sizin için üzülmüştüm. Baştan söylesenize. Boşuboşuna beni de üzdünüz. Anlaşılan sizinle çok işimiz var. Neyse… şimdi komutla birlikte baştan sayacaksınız. ( patron yüksek bir sesle komut verir) baştan say…
 
İMDAT: Bir
 
YETİŞ: İçi
 
DURSUN: Üç
 
NEDİM: İçi artı içi
 
PATRON: Seeen, en sondaki… Ne o iki artı iki öyle? Dalga mı geçiyorsun benimle? ( Patron son derece hiddetli bir şekilde Nedim’ i uyarır.
 
NEDİM: ( Son derece şaşıran Nedim) Şey…Kem…Küm… Komitanum patronum, ben içiden yukari sayamamda…
 
PATRON: ( kafasına vurup saçını çeker) Bunların hepsi buraya nasıl düştü? Yeter artık be yeter. Tamam, bugün fazla kızmayacağım. Şimdi de biraz ders yapalım. İmdat söyle bakalım. Vatan nedir? Bize anlat bakalım.
İMDAT: ( boş boş bakarak) Şey…
 
PATRON: Tamam tamam. Sen söyle yetiş.
 
YETİŞ: Şey…Kem…
 
PATRON: Ahhhh…Tamam, kes. Sen söyle Dursun.
 
DURSUN: Şey…Küm…
 
PATRON: Yeter be yeter.( iyice kızar ve bağırarak) Nedim sen söyle.
 
NEDİM: Va’llahi ne desem pilmem ki komitanum patronum. Şu yalan tünyada ne sülesem yalan olur.
 
PATRON: (son derece hiddetli bir şekilde) Çavuşşş… Çabuk söyle vatan neymiş? Şunlar da öğrensin.
 
ÇAVUŞ: ( kasıla kasıla ortaya gelip bağırır) Vatan bizim anamızdır patron. Nasıl ki anamız bizleri doğurup büyütüyorsa vatan da bizleri bir ana şevkatiyle büyütür ve bizlere hayat verir. Bu nedenle de vatansız millet olmaz patronum)
 
PATRON: Aferin Çavuş.( Patron Dursun’ a dönerek ) Şimdi söyle bakalım evladım vatan neymiş?
 
DURSUN: (gayet rahat bir üslupla) komitanum patronum vatan bizum Çavuşun anasiymuş.
 
PATRON: Olamaz, bu olamaz. Çavuş… Emir- komuta sende. Bu askerlerle ilgilen. Benim dayanacak gücüm kalmadı. ( dedikten sonra patron sahneyi terk eder.)
( Çavuş patron gittikten sonra kasılarak patron gibi davranır.)
 
ÇAVUŞ: Güvenlik görevlileri. Duydunuz . Emir-komuta bende. Şu anda ben buranın patronuyum. Anlaşıldı mı? Ben ne dersem o olur.
 
Güvenlik görevlileri: Anlaşildu patronum  çavuşum.( hep bir ağızdan söylerler)
 
ÇAVUŞ: Hayır olmadı. Sadece patron diyeceksiniz.
 
GÜVENLİK GÖREVLİLERİ: (yine hep bir ağızdan) Anlaşildu patronum.
 
ÇAVUŞ: (Gururlu hareketlerine devam ederek ) Siz benim rütbemin çavuş rütbesi olduğuna bakmayın. Ben I. Dünya savaşı’ ndayken bütün cephelerde savaştım. Bir sürü de madalya kazandım.
 
GÜVENLİK GÖREVLİLERİ: ( Hep bir ağızdan şaşırarak) Yaaa. Öylemi?...
 
ÇAVUŞ: Tabi ya… yalnız takmadığıma bakmayın. Ekonomik kriz vurunca onları satıp geçimimi sağlamak zorunda kaldım. Ama neyse. Bunlar sizi ilgilendirmez.
 
İMDAT: çavişum, haçan kusira kalma ama senun o pahsettuğun savaş benum nenemun kizluk zamanındadur. Orada savaşmış biri olarak çok genç görünmayamisun? Punu neye porçlisun ecaba?
 
DURSUN: He da çavişum. Haçan bu genç kalma sirrunu pizum Ajda Peççan hanimada pildur da kaun emaliyat masrafindan kurtilsun. Belçi biraz yolimuzu da puluruz. Ne dersun?
 
ÇAVUŞ: Fazla konuşuyorsunuz. Ben ne dersem doğrudur. Yalnız yanlış olduğunu iddia eden varsa şimdiden şınav vaziyeti alabilir. ( Biraz bekler ve devam eder.) Evet, bir gün orman içinde ilerliyorduk. Ben en öndeydim. Birden çalılıkların içinden 50 kişi çıkıvermesin mi… Bir ona bir buna… Bir ona bir buna… Derken hepsini yere serivermişim.
 
GÜVENLİK GÖREVLİLERİ: (Hep bir ağızdan ) İhi, İhı,İhı…
 
ÇAVUŞ: Canım 50 dediysek 25 tane de olabilir yani.
 
GÜVENLİK GÖREVLİLERİ: İhi, İhı,İhı…
 
ÇAVUŞ: Canım 25 değilse de 10 tane vardı.
 
GÜVENLİK GÖREVLİLERİ: İhi, İhı,İhı…
 
ÇAVUŞ: Canım mademki karşımdaki çalıların içinde asker yoktu da benim duyduğum çıtırt sesi nereden geldi? Hem siz benim yalan söylediğimi mi iddia ediyorsunuz.
 
YETİŞ: Öyle bir şey sağliğumuz açisundan mümçün değildir çavişum.
 
ÇAVUŞ: Neyse canım sizi inandırmak zorunda değilim.
 
( Görevliler çavuşun foyasını ortaya çıkarmak için bir oyun düzenlerler)
 
İMDAT: Ula Tursun, Haçan şu gelenler çimdur böyle kalabalık celiler.
 
DURSUN: Ula İmdat, punlar çavuşun pahsettuğu tüşmanlardur da . hem de ne kalabalık celiler böyle. Çavişum kaç kurtar kenduni da.
 
ÇAVUŞ: Hani nerede düşmanlar? Anneciiiim… Kurtar beni ne olur.
 
( Çavuş bunları söyleyerek görevlilerin arkasına doğru kaçar. Bu arada korktuğunu da belli eder. Görevlilerin arka tarafında cebinde hazır bulunan su dolu balonu patlatır. Etrafını kontrol eden çavuş tehlike olmadığını görünce utanarak)
 
 ÇAVUŞ: Bu yaptığınızı unutmayın. Çünkü ben unutmayacağım.( Paçasını sallamaya devam ederek şunları söyler) Neyse benim bir işim var. Buralardan ayrılmayın. Şimdi istirahat edin.
 
GÜVENLİK GÖREVLİLERİ: (hep bir ağızdan) Sağol.
 
(Çavuş sahneyi terk eder, görevliler dağılarak sahnenin birer köşesine çökerler. Kendi aralarında konuşmaya başlarlar)
 
DURSUN: Ula İmdat daha ilk cündür. Vakit geçmeyi. Haçan punun sebebu nedur?
 
İmdat: Bu çadar üzülme da. Bu taha ilk cündür. Sayili cün çabuk geçer da.
 
DURSUN: (İçli bir Şekilde) Aaahhhh. Sen pilemezsun İmdat. Memlekette çoluk çocuk,annem, babam, Sarı kız… hepsi beni bekleyi da.
 
İMDAT: ( Sarı kızı duyan İmdat’ ta bir şaşkınlık ifadesi belirur) Sarı kız kim ula?
 
DURSUN: Haçan sen sarı kizu tanımay misun?
 
İMDAT: (büyük bir saflıkla) Yooo..
 
DURSUN: Haçan pizum inektur da. Tıpkı sa benzeyi. Sayende oni fazla hatırlamayacağum.
 
İMDAT: (Kızdığını belli eden kafa hareketleri yaparak) Tobe Tobe… haçan ben sa ne yapacağumi pilirum ama purasi yeru değildur.
 
DURSUN: Ha pide neyu özledim pilu musun? Evumun helasını.
 
İMDAT: O niyedur ule?
 
DURSUN: Niye olacak da. Adami içi Dakka rahat bırakmiler içerde. Bi girirum içeri, dışari çıkirum bi de bakirum ki yirmi kişu sıra olmiş.
 
( İmdat arkadaşını rahatlatmak için vaktin geçtiğini ispatlamaya yönelik bir oyun düzenler.)
 
İMDAT: Haçan pen de seni sevdum aslinda Tursun. Punları kafana takma da. Mesela pak şimdu. Şu an saat kaçtur söyle da bana.
 
DURSUN: Haçan ben de senu sevdum ama punun şimdu alakası nedur? Onu anliyamadum.
 
İMDAT: Uşağum, anlarsun birazdan da. ( biraz bekler ve devam eder.) Haçan söyle da.
 
DURSUN: haçan şu an saat 11:30’ dur. (puçuktur)
 
İMDAT: Şimdi ba söyle… Etrafında ne görisun?
 
DURSUN: Ula uşağum, bu işin altundan bi çapanoğlu çikarso senun…
 
İMDAT: Haçan sen cevap ver da…
 
DURSUN: ( rolünden sıyrılarak etrafında neler varsa onları sayar diğer arkadaşı onu uyararak oyuna geri getirir.)
 
 
DURSUN: Şey pardon ( diyerek rolüne devam eder) şu an etrafımızda yeşil bir alan, masmavi bir kökyizu, kuşlar, pöcekler görirum da.
 
İMDAT: İşte pak, ne cüzel. Hayatin iyi yanlarini da görmeye paşladun. Haçan pöyle yaparsan vaçit çabuk geçer da. Haçan piraz önce sa saati sormiş idum. Şimdi pak pakalım ve ba saatin kaç oldiğunu haber ver da.
 
DURSUN: (saatine bakarak) Haçan İmdat uşağum bu saat tenulen alet yine 11:30’ u ( puçuğu ) gösteri.
 
İMDAT: ( şaşırarak Dursun’ un kolundaki saate bakar) evet da…. Haçan pu saat yine 11.30’ u (puçuğu) gösteri da. Bu saat turmiştur. Senin dediğin cibi burada vakit hiç geçmeyi galiba. Ula Tursun, açikan kafam çalişmayi. Bari karnumuzu toyiralum.
 
DURSUN: hadi cidelum.
 
( Dursun’ la İmdat bu konuşmalardan sonra sahneyi terk ederler. Nedim’ le Yetiş konuşmaya devam ederler)
 
NEDİM: ( Arkadaşına yerde duran kabloyu göstererek şunları söyler) Acaba şu kaplo ne işe yarayi nedum?
 
YETİŞ: haçan bunu anlamanun tek yoli vardur da. Bi tut bakayim oni.
 
NEDİM: (Kabloyu tutar) Yetiş, uşağum. Pana bişiler oli da. Bak titremeye başlirum.
 
( Nedim’ i elektriğin çarptığını gören Yetiş, telaşlanarak onu tutar ve şunları söyler)
 
YETİŞ: Ula, ula, ula…. Pa da pişi oli da. Haçan pen de titremeye paşladum.
 
( İkiside birlikte titremeye başlarlar ve horon teperek sahneyi terk ederler. Bu arada şu türküyü söylerler.)
 
“ Kuş foli koma foli
Başum girdi belaya
Pala, hala demeden
Düştük bi telaşaya
 
Uy Allah’ um Allah’ um
Uy tereler tereler
Karyolanın altında
Yedi beni pireler…”
                                                                                                            Yazan : Dursun TARAKCI
Türk Dili ve Edebiyatı
 
  Bugün 38 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol