Edebiyat
  OKUYORUZ AMA NE?
 

 

OKUYORUZ AMA NE?
 
Oyuncular                    :Spiker, Kameraman, Kabadayı, Şarkıcı, Öğrenci,Medyum
Oyuna Başlama            :Kameraman ve Spiker içeri girer ve Spiker konuşmaya başlar.
 
 Spiker            :Oğlum Hacur, çok önemli bir görev aldık. Bugün Türk milletinin kitap okuduğunu ispatla-mak zorundayız. Birilerinin dediği gibi Türk milleti tembel değildir. Muhakkak kitap okur.
 
Kameraman :Ee, ağabey o zaman ne duruyoruz. İspatlayalım. Bak biri geliyor. Hemen onunla bir röportaj yapalım. Bu iş bitsin ağabey.
 
Spiker             :İyi dedin, hadi bakalım. (Gelen kişinin yanına gider. Bu arada içeri kabadayı girer.) Efendim, iyi günler. Efendim içinde bulunduğumuz haftanın önemi herhalde biliyorsunuzdur. Ee yani, artık bilirsiniz.
 
Kabadayı        :Yoo… Bilmiyorum. Yoksa hayvanları koruma günü mü?
 
Spiker             :(Bozuntuya vermeden) Yok efendim yok. Ben size biraz yardımcı olayım. Hani içinde çeşitli bilgilerin olduğu nesneler vardır da bunları bir arada tuttuğunuz yere bir şey denir? Nedir o?
 
Kabadayı        :Bilemedim; ama depo gibim bir şey olmasın.
 
Spiker             :Yok efendim yok. Neyse ben size yardım edeyim. İçinde bulunduğumuz hafta kütüphaneler haftası. Bu nedenle de halkımızın nabzını tutuyoruz.
 
Kabadayı        :Ha iyi. Ben de bir şey sandıydım. Bana kitap, kütüphane hiç yabancı gemli ama…neyse (kolunu uzatır ve konuşur.) Al tut nabzımı.
 
Spiker             :Öyle değil beyefendi. Neyse sizin ben okuduğunuza eminim. Muhakkak çok okuyorsunuzdur. Doğru değil mi?
 
Kabadayı        :Helal olsun be ağabey. Nerden bildin bu âlemin en kral okuyucusu olduğumu?
 
Spiker             :Ee bizde göz var. Peki, ne okursunuz; nasıl okursunuz? Bize anlatır mısınız?
 
Kabadayı        :Ne demek, ben göstereyim isterseniz. (Spikeri aldığı gibi bir tokatta yere çarpar.)
 
Spiker             :Ne yapıyorsun be ağabey?...
 
Kabadayı        :Sen istedin be, ben ne yapayım. Sen ne okuyorsun, nasıl okuyorsun demedin mi? Al işte cevabı. Ben bu âlemin kabadayısıyım. Miroğlu’ymuş, Polat’mış. Bana sökmez. Ben adamın canına okurum hem de çok iyi okurum. Aynen böyle. Hadi eyvallah.
 
Kameraman   : Ağabey, bir şeyin var mı?
 
Spiker             :Bir şeyin var mı diyeceğine yardım etsene. (Kaldırır.) ben de bu yola baş koydum. Bugün Türk milletinin okuduğunu ispatlayacağım.
 
Kameraman   :İnşallah be ağabey. Bak biri daha geliyor. Ben çekmeye başladım. Hadi.
 
Spiker             :Efendim, sizinle bir dakika söyleşi yapabilir miyiz? Bir konuyu görüşmek istiyorduk da!
Şarkıcı            :Ay buyurun tabii! Hem reklâm olur. Bu arada yeni kasetim de çıktı. Mutlaka alın!
Spiker             :Ee kasetiniz çıktığına göre siz sanatçısınız. Hemkültürlü birine benziyorsunuz. (Kameramana döner ve) Bu defa kesin bulduk Hacur. Mutlaka okuyorsunuzdur. Gözünüzden belli.
Şarkıcı            :Okuyorum tabii, okumaz mıyım? Aralıksız en 3 saat okurum. Öyle 1-2 saat okuyup bırakmam. Hem benim elektriğim de var. Ben okurken herkes benden elektrik alır, çarpılmışa döner Alimallah.
 
Spiker             :(Şaşırır.)Pek anlayamadım. Siz okurken başkaları nasıl elektrik alıyor. Haa yoksa sizi okurken görünce başkaları da mı okuma hevesine kapılıyor? (Kameramana döner.) Yaşadık Hacur, şimdi Türk milleti nasıl okurmuş, cümle âlem öğrenecek. (Tekrar sanatçıya döner.) O zamaniyi bir iş yapıyorsunuz okuyarak.
 
Şarkıcı            :Tabii iyi bir iş yapıyorum. Beni görenler, duyanlar bak ne güzel okuyor diyerek kendileri de okumaya çalışıyor. Ama tabiî ki benim gibi okuyamazlar. Bendeki bu ses Allah vergisi.
 
Spiker             :Nee! Ses mi? Siz nasıl bir okumaktan bahsediyorsunuz?
 
Şarkıcı            :Sen de âlemsin? Türkiye’de insanlar ne okur? (Sessizlik) Tabii ki şarkı…şarkı! Bak okuyayım.(Arabesk bir şarkı okur.)
 
Spiker             :Tamam kardeşim, tamam. Yeter artık. Ben de seni kitap okuyor sandım. Bunca insanı boşu boşuna oyaladın. Hadi güle güle…
Şarkıcı            :Aman be sen de. Kitap okuyacağım da ne olacak. Bana para kazandıracak mı?
 
Spiker             :Ya sen ne diyorsun, sanatçısın bir de. Millete örnek olacağın yerde yaptığına bak. Kes Hacur kes. Bunu da yayınlayamayacağız anlaşılan. Artık sabrım iyice taşıyor.
 
Kameraman   :Sabır ağabey, sabır. Bak biri geliyor. Tipine bakılırsa çok okumaktan biraz sıyırmış galiba.
 
Spiker             :Yani Hacur, sen de böyle düşünürsen biz tabiî ki okuyan birini bulamayız. Hadi ona da soralım. (Yanına alır.) Efendim okur musunuz?
 
Medyum         :Nee?
 
Spiker             :Okur musunuz diyorum.
 
Medyum         :Ne demek yani şimdi bu? Tabii ki okurum. Tipimden belli olmuyor mu?
 
Kameraman :Ağabey, ben dememiş miydim okuduğunun tipinden belli olduğunu
!
Spiker             :Tamam Hacur, kes şamatayı. Ne okuduğunuzu, nasıl okuduğunuzu bize anlatır mısınız?
 
Medyum         :Anlatayım tabii. Ben geleceği okurum. İnsanlara gelecekten haber veririm. Şifreyi de çözdüm ayrıca.
 
Spiker             :Ne yani sen şimdi medyum olduğunu mu anlatmaya çalışıyorsun?
 
Medyum         :Evet, beğenemedin mi?
 
Spiker             :Beğendim beğenmesine de günü okuyamayan bir insanın geleceği okuyabileceğine pek aklım ermedi.
 
Medyum         :Ermez tabii, çünkü sen okuyamıyorsun. Geleceği tabii. Hem kıskanma canım. Herkes okuyamaz. Geleceği tabii.
 
Spiker             :Doğru, insanlarımız birazcık okusaydı-kitap tabii- senin gibi şarlatanlara kanmazdı. Neyse kardeşim hadi git işine. Benim de başımı belaya sokma.
 
Medyum         :Bir gün gel de seni de okuyayım. Geleceğini tabii.
 
Spiker             :Şimdi ben de sana okuyacağım ;ama canına tabii! Hadi kardeşim, hadi…Hacur, biz galiba milletimizin okuduğunu ispatlayamayacağız. Bana öyle geliyor.
 
Kameraman   :Ağabey, ümidini kaybetme. Bak biri daha geliyor. Bu defa olacak, hakikaten içime doğuyor.
 
Spiker             :Artık bu defa da olmazsa ne yaparım bilemiyorum. Affedersiniz, sizinle kısa bir söyleşi yapabilir miyiz?
Öğrenci           :Tabii, niye olmasın? Zaten önemli bir iş de yapmıyordum.
Spiker             :(Tereddütle sorar.)Acaba ne iş yapıyordunuz?
Öğrenci           :Ben mi , belli olmuyor mu? Öğrenciyim.
Spiker             :Tamam Hacur, bu defa kesin bulduk!
Öğrenci           :Neyi buldunuz ağabey? Biz de bilelim.
Spiker             :Sen şimdi öğrencisin ya, mutlaka okuyorsundur, değil mi? Okursun okursun…
Öğrenci           :Ağabey okuyoruz dedik ya
Spiker             :Yok be arkadaşım, öyle demek istemedim. Kitap okuyor musun?
Öğrenci           :Ha öyle desene be ağabey. Okuyorum tabii. Okumam mı?
Spiker             :İyi güzel. Bak ne zamandır bu cevabı arıyorduk. Peki, hangi kitapları okuyorsun, söyle bakalım.
Öğrenci          :Ben…Yarın coğrafyadan yazılı var. Onun için bu akşam coğrafya kitabını okuyacağım. Ondan sonraki gün tarih dersinden yazılı var. O zaman da tarih kitabını okuyacağım. Edebiyattı, fizikti, kimyaydı… Böyle gidiyor işte. Kısacası benim okuma maceram böyle. Çok okuyormuşum değil mi? Bak siz sorunca ne kadar okuduğumun farkına vardım. Bir de bana hiç kitap okumuyorsun diyorlar. Ne kadar da haksızlık ediyorlarmış.
Spiker             :Evet, hakikaten sana çok haksızlık ediyorlarmış. Bu okuma çalışmalarından ötürü sana Nobel barış ödülü vermek lazım.  
Öğrenci          :Evet di mi? Aslında beni kimse anlayamıyor. Ben çok okurum. Sınıfımı hep takdir ve teşekkür belgeleriyle geçmişimdir.
Spiker             :Peki sana da teşekkürler. Bugün bizi hayal kırıklığına uğratan ilk insan değilsin ne yazık ki! Onun için üzülme. Haydi sana da güle güle.
Öğrenci           :Ne oldu Ağabey yanlış bir şey mi söyledim?
Spiker             :Dedim ya üzülme. Hata sende değil. Sana örnek olamayan bizlerde. Evet maalesef şunu gördük ki millet olarak insanların canına okuyoruz; şarkı okuyoruz; geleceği okuyoruz, günü okuyamamamıza rağmen; ders kitaplarını okuyoruz. Nedendir bilinmez –dinimizin ilk emri oku olmasına rağmen- kitap okumuyoruz. Allah affetsin! Şimdi sizleri bir reklam ile baş başa bırakıyoruz. Bizden ayrılmayın!
 
 
REKLÂM
_Bir bilmecem var çocuklar.
_Haydi sor, sor!
_Öğrencinin pek uğramadığı yerdir.
_Acaba nedir, nedir?
_Yıllık ödev deyince akla…
_Tamam şimdi bulduk.
_Hemen onun adı gelir.
_Kütüphane, kütüphane!
                                                                               Senaryo: Dursun TARAKCI
Türk Dili ve Edebiyatı Öğrt.
 
  Bugün 8 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol