Edebiyat
  2011 KADIN HAKLARI
 
KADIN HAKLARI
(Gazeteci nazlı ve kameraman ile kadın hakları ile ilgili röportaj için köyleri dolaşmaktadır. Bir evin önünde toplaşmış bayanları görür ve selam verirler.)
Kişiler:
Dudu: Yaşlı kadın
Meryem: Komşu
Kezban: kız
Hatce: Gelin
Koca:
 
Kezban: Gız Ana, bubam yine gelemedi, nerde galdı bu herüf.
 
Dudu: Ne bilem ben gızım nirde galdu boyu devrilesice… (Biraz bekler.) Muhakkak yine u külüstür yolda burakmuştur bubaann. Benü 10 defa değüştürmeye galktu namıssız, şu külüstürü bi tüllü değüştüremedü.
 
Kezban: Anaa bubam senü değüştürür de u külüstürü yine de değüştürmez. Gaç defa gördüm bubamı u külüstürle gonuşuken. Böle elünü üzerinde kibar bi şekülde dolaşturarak “Gızım benüm, ilk göz ağrum” diye           (Ağlamaklı bir ses tonu ile) 78 model reno steyşınını kaç defa sevdiğini. Ana benü bile bi defa böle sevmedü bubam bilun mu?
 
Dudu: Bilim gızım bilim. Allah buban galbinden evlat sevgisini almış, ne yapak. U pis ayaklarıynan eve pis pis girer de bizi arabasına ayaggbılarumuzu çıkartmadan bindümez. Neymiş arabası killenimuş. A herüf bizim her gün temüzlemek üçün bin bir güçlük çektümüz eve u pis ayaklarıynan girin ya! Bunu heç düşünmez. Sanursun ki arabası Ferrari mübarek. Yokuşta çekişten düşi diye tüp be taktumadı. Benden bile yaşlu u araba. Bu saatten sona çekiş mü galu a adam. Bizim boğazımızdan gısi, arabasına beyzin ali herüf.
 
Kezban: Bubam beni sevmi zaten, sevseydi benü okula verürdü. Ellerün uşakları lise oki ben de burada mallarnan bahçaynan uraşim. Abimi veri da beni niye vermi ana?
 
Dudu: Niye olacakmuş, kız gısmının yanı bubasının yanıymış sona da gocasunun. Körolasıca mendebur, bubasunun yanı da gızın gaç defa sevüp buba şevkatiynen okşadun. Töbe töbe, ben gendümü heç saymim. Ba da bi defacuk sevgülü eşim nasısın diye sormadu. Bi defacuk da olsa sevgülüler günü hediyesi getürmedü.
 
Kezban: Ana, bubam ve sevgülüler gününü aynı cümlede nasıl yan yana getürebüldün, sa hayret edim. Çok komiksin. (Güler) İkisi aynı cümleye bile yakışmi.
 
Dudu: Konuşma gız, yiter bu gada lak lak. İşien bak.
 
NAZLI: İyi günler hanımlar kolay gelsin.
 
Kameraman: İyi Günler (Gider Ve Dudu Teyzenin Elini Öper)
 
DUDU: İyi günler hoş gelmişsiiz gızım. Hayrola sizi hangi rüzgâr attı buraya böyle?
 
NAZLI: Hoş bulduk teyzecim biz Kadının Sesi programından geliyoruz. Özellikle köyde yaşayan bayanlarla, kadın haklarını konuşmak istiyoruz, sonra da televizyonda yayınlayacağız.
 
Kezban: Neee! Tilifizyon mu? Gıız Meryem tilifizyona çıkcaz artistler gibi.
 
MERYEM: Yoook yook bacım beni çekmen, benim herif görürse valla, billa beni kıtır kıtır doğrar.
 
NAZLI: Niye ki, ne var bunda?
 
Meryem: Ana ne var olur mu? Herüf benü gısgancından evün 100 metre ötesine bilem gönder mi? 72 milyonun izlemesine müsaade eder mi?
 
Nazlı: Sen merak etme, onunla konuşur iznini alırız.
 
Meryem: izin vereceni hiç sanmim ama siz bi denen.
 
Nazlı: Bu arada sizin gözünüz niye öyle mor? Bi kaza filan mı geçirdiniz. Çok canınınz yanmıştır. Vah vah, geçmiş olsun. Kapı mı çarptı?
 
Meryem: Yok gı na gapısı. Ayı çarptı ayı. Hem ben, aluşum böle şeylere, sen merak etme.
 
Nazlı: Nasıl yani, bu köyde ayı mı var? (Korkarak) Amaaan ben çok korkarım vahşi yaşamdan, ayılardan, böceklerden.
 
Meryem: Ayu dediysem benüm ayu yani.. Gocam gocam. Evlendümüzden beri benü böle sebepli sebepsiz döver. Gavede okeyde yenülür, eve gelür Meryem diye anurur. Sona da bu çorba niye soğuk diye benü bi güzel döver. Yine mesela gendüsü sıkı bi fanatüktür, takımı yenülünce gelür eve ve bu çocuk niye ağli diye yine benü döver. Aluştum artık. Bazen de sebep bulamaz ayu. Şöyle der: Meryem elüm gidişi, senü devmem içün bi sebep bul yoksa seni döverim di! İşte ondan sona da aha bu doğal makyaj ortaya çıki. Far sürmeme de  gerek kalmi!...
 
Nazlı: Vah zavallı.
 
Meryem: Ne zavallusu, bütün kadunların ortak meselesi deel mi bu? Şeherdeki gadunları gocaları dövmimu?
 
Nazlı: Yani neticede ayı ayıdır. Genelde dağda olur ama bazı durumlarda şehre de inebilir. Peki biz şimdi bırakalım da konumuz olan söyleşimize başlayalım, kamerayı çalıştır bakalım.
 
Kameraman : Tamam
 
NAZLI: Evet teyzecim önce senden başlayalım, sen ne düşünüyorsun kadın haklarıyla ilgili? Sence kadınlar toplumumuzda hak ettikleri saygıyı görüyor mu? Kadınlarımız kendi haklarını yeterince savunabiliyorlar mı? Eşleri ile araları nasıl mesela? Teyzecim, sen hiç dayak yedin mi eşinden?
 
DUDU: Gızım sen ne din? Ne hakkı, ne hukuku. Memlekette gadın hakkı mı var? En başta bi defa Hakkı erkek ismi. Sona u dayak meselesine gelince … Adamı “Avradın sırtından daya, gannından sıpayı eksük etmicen diye yetüştürüsen böle bi insan garusunu elbette, döver de sever de… Hem zamanla aluşi insan iyicene. Kemüklerim u darbeleri esgisi gibi hissetmi. Bilun mu, artuk benüm herüf de ihtiyarladu, esgüsü gibi kroşe ve aparkat atami. Önceden neydü u. Muhammed Ali kley gibiydi. Kuş gibi uçup arı gibi sokidu. Şimdi biraz rahatladum da diyebülürüm.
 
NAZLI: Maaşşallah, Yani Dudu Teyze, bayağı da kültürlü birisin sen. Muhammed Ali’yi kroşeyi aparkatı biliyorsun. Köy yerinde böyle bilgili bir kadınla kaşılaşmak ne kadar güzel. Ama bu dayak işine üzüldüm yani. Görüyorsunuz sayın seyirciler, yıl 2011; hala kadına şiddetin önüne geçilemedi. Bu duruma çok bozuldum yani. Erkekler her türlü hukuki gelişmeye rağmen hala kadınları görmezden geliyor ya, onun için. Peki size evlenirken düşüncenizi evlenmek isteyip istemediğinizi sordular mı mesela, nasıl evlendiniz?
 
DUDU: Ne sorması, ah gızım kim kime soruyo ne istiyon diye. İşte beni sokakta oynarken görüp beğenmişler. 14 yaşımda evlendirdiler, çocuk muydum gelin miydim bilmem. Beni babam 1 ineğe verdi. Eeee o zamanlar seferberlik zamanı… Açlık var kıtlık var. Bi bakmışım 2 tane bebem var. Erim gitti askere uzun süre de gelmedi. O zor günlerde çocuklarıma hem ana oldum hem baba. Zor günlerdi. Sona erim döndü ama dönünce de farklı bişi olmadı ya!..  Eziyetlernen sıkıntılarnan bugünlere gadar geldük. Oğlumu evlendirdim aha bu da avradı (Hatice’yi gösterir) Hatçe. Bi de bebesi var, bu da kızım Kezban. Gayrı artık belim büküldü hak mak bilmem hep çalıştım. Bi ayağım çukurda, eceli bekler dururum garii.
 
KEZBAN: Öyle söyleme ana bizi üzme.
 
HATCE: Allah sana uzun ömürler versin, seni başımızdan eksik etmesin!
 
NAZLI: Ya Kezban sen nasıl bir eş istersin, sana nasıl davransın istersin?
 
KEZBAN: Aaay nasıl olcak, Behlül gibi yakışıklı, Polat gibi sert bakışlı, ezel gibi haşin, Sülüman gibi zengin olsun, daha ne isterim.
 
Meryem: Hadi be ordan öyle erkek seni napsın? Sen Bihter misin Hürrem mi? Hani ben olsam neyse hem gızım köyün adamlarının suyu mu çıktı?
 
Hatice: Valla bu saydıklarınız benim adamda mevcut. Özellikle Polat gibi, hiç ıskalamıyo.
 
Meryem: Hadi ordan. Gız Meryem bilmesek Bodur Hasanı Brad Pitt diye yutturacan.
 
DUDU: (kızar) Susun garılar boş boş konuşmayın bırakınn Behlül’ü Mehlülü de elinizdekilere bakın.
 
NAZLI: Teyze burası önemli ama. (Hatice’ye döner) Nasıl yani Hatice Hanım, kocan seni dövüyor mu?
 
HATÇE: Size ne, erim değil mi? Döver de sever de. Avcı sevdü kürkü yerden yere vurumuş.
 
NAZLI: Buna nasıl müsaade ediyorsun? Bu yanlış bir şey, kadına el kalkmaz.
 
DUDU TEYZE: Bak benim güzel kızım dayağın köylüsü kentlisi olmaz. Nereli olursan ol nerede yaşarsan yaşa. Cahillik her yerde, sırf okumayanlarda mı? Okumuş az mı cahil var gızım. Toplum baştan aşşa hep şiddet olmuş. Bunu inceleyin ama sadece köylerde deel. Hem bizim dinimiz dövüşmeyi değil zaten birbirimizi karşılıklı sevmeyi emreder.
 
Nazlı: Haklısın galiba teyzeciğim. Peki, gelirken kahvehaneyi dolu gördük erkekle. Burada erkekler çalışmaz, akşama kadar kahvede kumar mı oynar? Yani size bağ bahçe işlerinde yardım etmez mi?
 
Dudu. A kızım kahvanede erkekler değil de kadınlar mı oturacak? Kıyamet mi kopartmak istiyorsun. Bağ bahçe işine gelince biz eskiden beri böyle gördük büyüklerimizden böyle çalışik. Hem bizim erkekler anlamaz bahça işinden. Bizim yaptımızı da yıkarlar. Elleri bi işe yakışmaz.
 
Nazlı: Ee, nasıl geçiniyorsunuz o zaman/
 
Dudu: Ee nasıl geçinicez, bağda bahçada ürettiklerimi gadunlar pazarı var bizim şeherde. Orda satik, sona unu haşlık yapik. Adamın gave parası, bizim ihtiyaçlar.. İşte bazen de adamı gurbete çalışmaya gönderik inşaatlarda çalişip bize para getüsün diye ama u da çok rikisli.
 
Nazlı: Çok mu riskli? Niçin? Erkeğin çalışmasının neyi riskli, o kısmı anlamadım.
 
Dudu: Niye olcak gızım, burada benim bi gomşum var, adı Emine. Eyi arkadadaşumdur, ahretliğim benim. Gocasını gurbete çalışmiye yolladı. Herüfü biraz para görünce ikinciyi hanumu almaya galktı. Az da Eminenün üstüne guma getürecedü. Zavallu gadun, az perişan olmadu.
 
Nazlı: Şehirde kuma işleri bitti ama. Köylerde hala var mı?
 
Dudu: Guma işi bitmiş olabülür şeherde; ama sizin erkeklerin de marifetlerini tv’den izlik. Hep eşlerini aldatilarmış. Evlenmeden bir arada yaşılarmış. Bu kadunlara da yazuk del mi. Ne farkı var bize guma gelmesinden.
 
Nazlı: Galiba haklısın teyzeciğim. Biz köye kadınların durumlarını öğrenmeye geldik ama aslında şehirde de kadınların durumu pek iyi değilmiş. Bunun farkına vardım. Demek ki sadece köyümüzün problemi değil bu. Aslında problemi sürekli yaşıyoruz ama etrafımızda olanların farkında değiliz. Teyzeciğim sana teşekkür ederim. Bize müsaade. (Tam bu sırada nazlının telefonu çalar.) Affedersiniz, eşim arıyor da telefona bakmam lazım. (Kenara geçerek konuşmaya başlar) Efendim hayatım.
 
Koca: Başlatma beni hayatına…. Nerdesin sen? Eve geldim. İn cin top oynuyor. Evde yemeye hiçbir şey yok.
 
Nazlı: Ya niye bağırıyorsun, bak üzülüyorum.
 
Koca: üzülürsen üzül bana ne? Benim karnım aç anladın mı? Ben sıcak bir çorba ümidi ile eve geldim, sen hala artada yoksun.
 
Nazlı:Ama biliyorsun benim de bir işim var. Hayat müşterek. Ne olur yani dolaptan bir şeyler atıştırsan. Dışarıda da yiyebilirsen.
 
Koca: ben anlamam, hayat müşterek filan. Benim sıcak çorbam hazır olacak. Ya da işi bırak canım. Çalışmak zorunda mısın?
 
Nazlı: Biz de tam köyde kadın hakları ile ilgili bir progrma hazırlıyorduk. Aslında köye kadar yorulmamıza gerek yokmuş. Şehirde de yeterince bir program yapabilirmişiz. Aslında diyorum ki işi bırakacağıma seni bıraksam nasıl olur?
 
Koca: Şey canım, bu kadar abartmaya ne gerek var. Altı üstü bi çorba. Ben şu köşede meşhur bir çorbacı var. Oradan da yiyebilirim yani.
 
Nazlı: İyi olur canım. Kapatıyorum. Senin yüzünden herkese de rezil olduk. Bir de konumuz kadın hakları yani. ( Telefonu kapatır, seyirciye konuşur.) Efendim işte görüyorsunuz. Köy ile şehir arasında pek de fark yok aslında mesele kadınların hakları olunca. Eğer herkes kendi hakkını arar ve kendini de başkası yerine koyabilirse sorunlarımızı çözebiliriz diye umuyorum. Hayırlı akşamlar diliyorum.
 
 
Senaryo-ana tema: Emine VURAL
Düzenleyen ve Geliştiren: Dursun TARAKCI
                                                                                                                             Türk Edebiyatı Öğrt.
 
  Bugün 27 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol