Edebiyat
  ÖĞRETMEN ADAYININ RÜYASI-2012 KOMEDİ
 

 

ÖĞRETMEN ADAYININ RÜYASI
 
Karakterler: Öğretmen, Öğretmen Adayı, Kara Dumrul, Behlül, Hajdar, Tokatçı Şakir, İspiyoncu, Müteahhit, figüran öğrenciler.
Oyuna Başlama: Öğretmen okulunda son derste öğretmen, yeni nesil öğrencileri anlatırken genç öğretmen adayı uykuya dalar ve rüya görmeye başlar. Öğretmen adayı uykuya daldığında öğretmen ve figüran öğrenciler çıkar yerlerine yeni nesil öğrenciler gelir. Behlül sürekli saçını tarayıp yakışıklı olduğunu gösteren çapkınca hareketler yapar. Şakir hesap kitap yapar ve gözlüğü vardır. Kara Dumrul kabadayı görünümlüdür. Müteahhit bina maketi ile uğraşır,
Öğretmen: Arkadaşlar, bugün sizinle son dersimizi işliyoruz artık. Bundan sonra benim oturduğum bu kürsüde sizler oturacaksınız. Ve şunu göreceksiniz, öğretmenlik mesleği hiç de sanıldığı gibi masa başında öğrenilebilecek bir meslek değil, bizzat yerinde öğrenilebilen bir meslektir. Göreviniz sırasında karşınıza çok değişik öğrenci tipleri çıkacak ve siz her birinden yeni bir şey öğreneceksiniz. Üzüleceksiniz, kızacaksınız, bazen isyan etmek isteyeceksiniz; ama içinizden sabredenler bu mesleği hakkıyla yapabilen olacaktır. Hele 21. yüzyılda bu daha da önemli olacak. (Bu sırada öğretmen adayı uyuyakalır ve içeridekiler sahneyi terk eder. Aday birden uyanır.)
Aday Öğrt. :Allah, nerdeyim ben? (Korkulu ve endişeli bir şekilde etrafına bakınır. Sıraların altlarına bakar ve biraz öncekileri arar.) Hocam… Hocam… Arkadaşlar, yahu nereye gittiniz? Aman Allah’ım, nereye gitti bunlar? Şimdi herkes buradaydı. Yoksa… Yoksa bir mikrop geldi de herkesi yok edip sadece beni mi bıraktı? Aman tanrım, şimdi ben, tek başıma nasıl yaşarım?(Üzgün)Ne güzel seneye de edebiyat öğretmeni oluyordum yaaa!... (Normal bir ses tonu ile) Tabii KPSS’yi geçebilirsem… Ama şimdi ne önemi kaldı bunların! (Tam bu sırada içeriye gelecekteki öğrencileri girer. Şaşkın şaşkın onların içeri girmesini izler. Yerlerine oturduktan sonra onlarla konuşur.) Sizler de kimsiniz? Biraz önce burada beni hocam vardı, arkadaşlarım nerede? Onlara ne yaptınız çabuk söyleyin!
Kara Dumrul: Panik yok, panik yok, don’t panik hoca. Merak etme! Onlara bir şey olmuş değil. Biz senin gelecekteki öğrencileriniz. Şu an rüyadasın; ama gelecekte ne olacağı bilinmez. Belki bu rüyaya da hasret kalabilirsin. Değil mi arkadaşlar? (komik gülmeler, hareketler ve el ele çakmalar yapar. Bir şamata havası oluşur.)
Aday Öğrt. :Allah’ım bu ne? Yani ben siz ve sizin gibi öğrencileri mi eğitmeye çalışacağım? (Büyük bir şaşkınlık içindedir.)
Kara Dumrul: Ne sandın ya Hoca!.. Bizleri eğitmeye çalışacaksın tabii. Devlet sana boşuna mı maaş verecek!.. Bak, look at me, look at me!..
Aday Öğrt. :Ne luku oğlum, ne eti?..
Kara Dumrul: Yani şimdi bak Hoca, ileride uluslar arası bir suç örgütü kurmayı tasarlıyorum da. Yani İngilizce öğrensem fena olmaz. O yüzden bana İngilizceyi iyi öğreteceksin!
Aday Öğrt. :İyi de oğlum sen kimsin? Ne hakla böyle bana emir vermeye kalkıyorsun? Benimle edepli konuşman gerekmiyor mu? Yani şairin dediği gibi: “Edep bir tac imiş nur-ı Hüdadan/ Giy o tacı emin ol her beladan.
Kara Dumrul: Bela bizim göbek adımız Hoca!.. Ben sınıfın Ağabeyiyim. İleride okul bitince terfi edip önce mahallenin Baba’sı, sonra bölgenin yeraltı şubesinin başı, ondan sonra ülkenin başına belası olan Yergenekon’u olacağım. Belli mi olur belki bir gün dünya benim önümde diz çöker! O zaman da dünya şirketini ele geçiririm.
Aday Öğrt. :Eyvah, ülkemin geldiği hale bak. Biz önceden millet olarak dünyaya adaleti götürmek için çaba sarf ederdik. Şimdi çalıp çırpmak için, en büyük hırsız, en büyük barbar olmak için uğraşıyoruz?
Kara Dumrul: Konjonktür böyle hoca, ne yaparsın?
Aday Öğrt. :Peki, diğer herkes de senin gibi mi düşünüyor? Yani içinizde, ne bileyim, doktor, hâkim, mühendis olmak isteyen yok mu? Öğretmen olup yeni nesillerin yetişmesini isteyen mesela…
Kara Dumrul: Hoca o işlerde para yok artık. İstikbal artık parada. Dünyaya artık, tanrısının para olduğu bu din hâkim.
Aday Öğrt. :Yazık, çok yazık…. Bak şuradaki arkadaşın tam da makine mühendisi olacak birine benziyor.
Kara Dumrul: Sen de maldan hemen anlıyorsun Hoca! Ben de çok dedim ona, makine mühendisi ol, örgütümün silahlarını sana yaptırayım. Senin yaptığın silahlarla binlerce insan öbür dünyayı boylar. Büyük iş yapmış olursun; ama beni dinlemedi. Tutturdu da tuturdu ben illa şarkıcı olacağım diye. Bak sana da hemen bir şarkı söylettirelim hemen. Gel Hajdar bir şarkı söyle de Hoca’nın da kulağının pası silinsin.
Hajdar: ne demek abi, emrin olur. (Ajdar’ın Şahdamar şarkısı ilginç bir kıyafetle söylemeye başlar.)
ŞAH ŞAH ŞAH, DAM DAM DAM, AR AR AR ŞAHDAMARRRRRRR.

şahdamar, şahdamar, şahdamar
ajdar, ajdar, ajdaaaarrrrrrrr
Rengim sensin ahengim sen
Gökkuşağınım ben senin
Şahdamarımsın candamarımsın
Anla artık tek aşkımsın
Hayatımın tek pınarısın
Şah şah şah
dam dam dam
ar ar arrrr
şahdamar şahdamar
Ajdar, ajdar, ajdaaarrrrr
Sahipmisin ki sen bana
Neden canım demiyorsuna az anla
sana nasıl kulaç açtım
Adım adım gel
Arkandayım arkanda
Sen nerdesin sevgilim
Şah şah şah
dam dam dam
ar ar arrrr
şahdamar şahdamar
Ajdar, ajdar, ajdaaarrrrr
Yağan yağmurdan sonra
çıktım geldim
Yedi gün yedi gece
Allahtan dilek diledim
Aday Öğrt. : Kes kes, bu ne biçim şarkı, üstelik sen de hiç ses de yok be oğlum. İnsanı fıtık eder bu şarkı. Peki ya şu hesap kitap yapan arkadaşın mesela, o senin sizin görünmüyor.
Kara Dumrul: Evet, çok zekidir o. Hesap kitapta üstüne yoktur. Örgütümün muhasebecisi olacak kendisi. Yasal olmayan ne varsa kâğıt üzerinde hepsini ispatlayarak yasal hale getirebilir iki dakikada. En ünlü matematikçiler yanında halt yemiş. Geleceğin en büyük muhasebecisi bu!
Aday Öğrt. :Allah Allah!...
Kara Dumrul: Yaa öyle işte. Hemen gösterelim. Evet …….. kardeş (Dayı taklidi yaparak.) Devlet 28 milyon teşvik verecekmiş. Biz de bunun için paravan bir şirket kurduk. Yalnız 7’de 1’ini ancak alabiliyoruz. Fakat senden bu paranın 13 milyonunu bizim kuracağımız paravan şirkete aktarmanı istiyorum. Ne yap yap, yetkilileri 28 milyonun 7’de 1’inin 13 milyon yaptığına ikna et bakalım.
Aday Öğrt. : Öyle bir şey mümkün değil. Matematik de bu kirli işlere alet edilmez ki canım! 28 milyonun 7’de 1’i 4 milyon yani, bunu herkes bilir. 4 milyondan bir kuruş fazla alamazsınız. Hoş izanlı yönetciler varsa onu da alamazsınız ya, neyse!
Kara Dumrul: Öyle mi dersin Hoca, bence arkadaşı dinlemeden karar verme!
Tokatçı Şakir: Ondan kolay ne var ki Ağabey, ben şimdi üzerinde çalışıyorum. Sana hemen döneceğim.
Kara Dumrul: Hoca, iş kitaba uymuyorsa kitabına uyduracaksın. Memlekette ve hatta dünyada işler artık böyle dönüyor.
Tokatçı Şakir: Evet, buldum. 28 milyonun 13 milyonu bizim. 28’in 7’de 1’inin nasıl 13 ettiğini hemen tahtada size açıklayayım. 28 bölü 7. 2’de yedi yok. 8 yedi 1 defa. Şuraya yazıyoruz. 8’den yedi çıktı 1. 2’yi de aşağı alıyoruz. 21. 21’de 7, 3 kere. 3 kere 7, 21. onu da 21 den çıkarır. Ve sonu 13.
Aday Öğrt. :Ben bu hesaptan hiçbir şey anlamadım. Bu mümkün değil. Çarp bakalım 13 ile 7’yi. Kaç çıkacak. Ee bölmenin sağlaması çarpma değil mi?
Tokatçı Şakir: Tabii hocam, çarpma bölmenin en iyi sağlama yoludur. Hemen çarpalım. 13x7. 3 kere 7=21 (sayının tamamını işlemin altına yazar.) 7 kere 1, 7. (Bunu da 21 sayısının altına yazar.) Şimdi ikisini toplayalım. 28. bakın müspet ilim hiçbir zaman yanılmaz hocam.
Kara Dumrul: Bunu da kitabına uydurduk. İşte buna güçlünün sözü denir.
Aday Öğrt. :İyi ama bu mümkün değil. Sen en iyisi 7 tane 13’ü alt alta yaz ve topla. Bir de böyle ispatla bakalım.
Tokatçı Şakir: Toplama da en iyi sağlama yoludur. Toplayalım hocam. (7 tane 13 sayarak alt alta yazar. 3’leri kendi arasında toplayarak üzerine 1’leri ekler.) 3-6-9-12-15-18-21+1+1+1+1+1+1+1= 28
Aday Öğrt. :Allah’ım biz nasıl bir toplum ürettik? Dünya nereye gidiyor sevgili dostlar? Ey aileler, çocuklarımızı kayıp mı ediyoruz? Bizi biz yapan değerlerimiz nerede? Hak, hukuk, kardeşlik, ölçüde çalmama… Bunların bize en yüce dinin emirleriydi. Biz onlarla yükseldik ve yüceldik! Nerede bu değerlerimiz?
Kara Dumrul: Bak hoca, bu da sınıfın ispiyoncusu. Özel yetiştiriyorum. Maşa varken ateşi elle tutmayacaksın. Yalnız bu kardeş, bizleri değil öğretmenleri velilere ve başkalarına şikâyetle görevli. Böylece hocaların elini kolunu iyice bağlıyoruz. Öğrenci merkezli eğitim. Anlarsın ya!.. Görüyorsun ya her şey bizim lehimize. Yaşasın kötülük!.. (Komik ve babalara has bir kahkaha atar ve hocanın omzuna vurur. Hoca komik bir şekilde sarsılır.)
Aday Öğrt. : Öhö öhö, elin de amma ağırmış evlat, ama lütfen laubali olmayalım. Öğrenciyle arkadaş olun dediler; ama bu şekilde değil tabii. Peki şuradaki arkadaşın, ev maketi ile uğraşıyor. O sizden değil galiba.
Kara Dumrul: Olur mu hoca, o geleceğin müteahh--(bu kısmı vurgulu söyler)iti. O ileride devletten işler alacak, yap-satla uğraşacak. Gelecekte binaları o yapacak.
Aday Öğrt. : Eee, içinizde biri iyi bir şey yapacak galiba.
Kara Dumrul: Tabii canım. Yalnız işlerini yaparken çimentodan, kumdan, çakıldan, demirden ve bilumum malzemelerden de çalacak. Malum işten artmaz dişten artar.
Aday Öğrt. : Olur mu öyle şey, ülkemiz birçok deprem felaketi yaşadı. Depremin kendisinin değil ama malzemeden çalan müteahh-itlerin bir felakete yol açtığını kaç defa gördük. Hep hatalı yapılan binalar yıkıldı ve birçok insan sadece bu yüzden öldü. Yazık günah değil mi?
Kara Dumrul: Oldu mu hocak şimdi, oldu mu? Biz bir hizmet yapıyoruz. Birincisi yapılan binalar depremlerde yıkılmazsa yeni binaları yapacak bu insanlar aç mı kalsın? İkincisi biz aynı zamanda nüfus planlamasına da katkıda bulunuyoruz. Bu ülkede doğum kontrol için ne kadar para harcanıyor biliyor musun? Bak ondan da tasarruf edebiliriz. Her depremde 50 bin kişi ölse, bak nüfus artışını kontrol altında tutabiliriz.
Aday Öğrt. : Tabii ölen senin bir akraban olmadığı sürece değil mi?
Kara Dumrul: Hıııı…
Aday Öğrt. : Hıııı, dersin tabii. İleride bu mütahh-itin yaptığı binada senin annen-baban veya evladın ya da bir sevdiğin ölürse bakalım o zaman da böyle düşünebilecek misin? Ya buradaki süslü püslü çocuk kim? O da mı örgütten?
Kara Dumrul: Tabii ne sandın ya hoca? Onun adı Behlül. Okulda ne kadar saf kız varsa o ilgilenir. Kızları kandırır, hepsiyle aynı anda çıkar. Kimsenin ruhu duymaz. Kızlar bunun yüzünden her gün kavga eder. Kızların mallığı.
Aday Öğrt. : Eee, bunun sizin örgüte faydasını anlamadım. Bundan çıkarınız ne?
Kara Dumrul: Ne olacak Hoca, büyük düşün. Şimdi bu kızların aklı fikri derste olursa ne olacak?
Aday Öğrt. : Ne olacak? Tabii ki adam olacaklar.
Kara Dumrul: Hah işte.Tabii ki eğitimli, ahlaklı birer anne adayı olacaklar ve ileride çocuklarını çok iyi biçimde yetiştirecekler. Eee iyi yetiştirilmiş çocukları biz ne yapalım? Hırsızlık bilmezler, küfür etmezler, hocalarını ispiyonlamazlar, ahlaksızlık yapmazlar… O zaman biz ne yaparız hoca?! Biz kimi kandırıp da pis işlerimizi yaptırırız? Söylesene biz nasıl zenin oluruz? Yenidünya düzeni bu. Zengin daha zengin, fakir daha fakir… (Komik ve korkunç bir gülüş atar.)
Aday Öğrt. : Ama dünyanın tüm zenginlikleri geçici değil mi? Evler, arabalar, mücevherler… Hepsi ölümle geride kalmıyor mu? Bu sizdeki hırs da nedir? Size Allah’ın verdiği zenginlik, şu vücut, sağlık yetmiyor mu? Niye daha fazlasını arayıp kendinizi ve etrafınızdaki insanları perişan ediyorsunuz?
Kara Dumrul: Ne perişanlığı hoca, zengin olunca her istediğini yapabilirsin. Paranın açamayacağı kapı yoktur. Paranın yüzü sıcaktır. Bilumum bunun gibi pek çok güzel söz hatırımızdadır yani. Para kazanırken yılana bile dokunmayacaksın mesala.
Aday Öğrt. : Peki, öyle diyorsun da eğer sana Allah şu gözleri vermeseydi, şu sağlam ayakların olmasaydı, şu kolların tutmasaydı, çaresiz hastalıklara düşüp yataklara bağlansaydın paran olsa da ne yapabilirdin? Hangi rüyanı, hangi hayalini gerçekleştirebilirdin?
Kara Dumrul: (Biraz düşündükten sonra) Yav hoca bak ben daha önce hiç böyle düşünmemiştim. Doğru yav. Eğer sağlığım sıhhatim olmasa, özürlü olsam istediğimi birçok şeyi yapamam. Param olsa da insanlar üzerinde gücüm de olsa…
Aday Öğrt. : Çoğu insan senin gibi bunun farkında değil, merak etme! Aslında ne kadar da zenginiz düşününce. Gözünü, ellerini veya bacaklarını en önemlisi sıhhatini dünyadaki herhangi bir servete değişir misin?
Kara Dumrul: Tabii ki değişmem hoca, sen ne diyorsun?
Aday Öğrt. : İşte o zaman Allah seni dünyanın en zengin insanlarından biri olarak yaratmış. Sana dünyanın en büyük süsünü takmış. İşlerini kendi başına yapabilmen için seni özgür yaratmış.
Kara Dumrul: Evet, galiba haklısın Hoca, yani hocam. Peki, niye biz insanoğlu bu kadar nankörüz. Allah’ın verdiği bu büyük hazineleri görmüyor da küçücük, sağlık olmayınca hiçbir işe yaramayan dünyanın küçük süslerine dalıp gidiyoruz. Birbirimizi bunun için öldürüyoruz, perişan ediyoruz.
Aday Öğrt. : Dünya bir harp meydanı ve biz insanlar aslında bu meydanda birbirimizle değil iki ezeli düşmanımız olan nefis ve şeytanla mücadele ediyoruz. Bu mücadeleyi kazanmak zorundayız. Onun için de Bize verilenlere bakmalıyız.
Kara Dumrul: İçinde yaşadığımız şu dünyada gözleri görmeyen kulakları duymayan, yürüyemeyen, hatta bir ömür boyu yatağa bağlı olan insanlar var. Onlar bile isyan etmezken bize ne olmuş da biz isyan ediyoruz? Sen ulen Behlül, bundan sonra kimsenin kızına yan gözle bakmayacaksın, onlar ki bu memleketin geleceği, onlar ki bu memleketin gelecekteki anneleri… Sen ulen, Tokatçı Şakir, bundan sonra matematiği kendi çıkarlarına alet etmeyceksin. Onu eğip bükmeyecek, dört işlemi adam gibi uygulayacaksın. Çalmayacak çırpmayacaksın. Sen ulen ispiyoncu, hiç hadis dersi görmedin mi ulen bu okulda. Bundan sonra kimsenin açığını araştırmayacak “Ayıpları örtmede gece gibi” olacaksın. Artık eşkıyanın başı Kara Dumrul yok, o öldü. Bundan sonra Hakkı savunan Malkoçoğlu var. Hocam sen şöyle geç. Burayı da merak etme! Bundan sonra buralar benden sorulur. Sen orada dünyayı düzeltmeye çalış, ben de rüyalar âlemini düzeltmeye çalışacağım.
Aday Öğrt. : Sana güveniyorum Malkoçoğlu, inşallah ben de gerçek dünyayı değiştirebilmede senin kadar başarılı olabilirim.
(Bunları söyledikten sonra yerine geçer ve başını tekrar masaya koyar. Yeni nesil öğrenciler çıkar öğretmen ve figüran öğrenciler içeri girer.)
Öğretmen: Evet arkadaşlar, en son ne diyordum?
Aday Öğrt. : Allah!... (Yerinden fırlar.)
Öğretmen: Ne oluyor, Abdullah ne bu hal?
Aday Öğrt. : Kusura bakmayın Hocam, bir an içim geçmiş. Çok kötü bir rüya gördüm. Ama sonu güzel bitti Hocam. İnşallah gerçek yaşamda da işler böyle iyi gider!
 
Öğretmen: İnşallah, inşallah… Bu size bağlı arkadaşlar. Artık mezun olup memlekette bayrağın dalgalandığı her yerde doğruyu söyleceyecek ve bu memleketin gençlerini en iyi şekilde yetiştireceksiniz. Donanımız buna uygun. Unutmayın, bu bayrak burada düştü ve yine burada kalkacak ayağa. Unutmayın, bu sizin sayenizde olacak. Ve yine unutmayın, insanı düzeltirseniz tüm dünyayı düzeltmiş olacaksınız.
 
Not: Oyun içindeki matematik hesaplaması Ali POYRAZOĞLU tiyatrosundan alıntıdır.
 
 
                                                                             Yazan: Dursun TARAKCI
                                                                                  Türk Dili Ve Edb. Öğrt.
 
  Bugün 18 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol