Edebiyat
  KAYSERİLİ-Komedi
 
Kayserili
 
Dekor: İçerisi kahvehane gibi düzenlenir. İçeride dört kişi oturmaktadır.
Oyuncular: Kayserili, 1.Adam, 2.Adam, Kabadayı,Çelimsiz, Adanalı, İşveren
Oyuna Başlama: İçeriye bir kabadayı girer. Bağırarak konuşmaya başlar.
 
          Kabadayı : Ahmet kim ulen?
          (Kimse ağzını açmaz. Gelen bir daha bağırır.)
          Kabadayı :Ahmet hanginiz? Çabuk karşıma çıksın!
          Sonunda ufak tefek, çelimsiz biri olan orda bekleyen biri kalkar.)
          Çelimsiz: Benim.
          (Kabadayı yumruklarını sıkıp üstüne atılır, bir yumrukta yere devirir. Kahvedekiler yerlerinden kımıldamaz. Kabadayı gittikten sonra dayak yiyenin başına üşüşürler.)
          2.Adam: Hastahaneye götürelim mi, Ahmet?
          (Yerde yatan adam, bir iki yutkunduktan sonra konuşur.)
          Çelimsiz: Ula uşağum pen Ahmet teğilum ki, nasıl kandurdum ama enayiyu!
 (Çelimsiz’i ayağa kaldırarak yerine oturturlar. Bu arada içeri cimri girer. Selam vererek masaya oturur.)
Kayserili: (Ayakkabıları elinde içeri girer.)Nasılsınız ağalar?
1.Adam: İyiyiz, iyiyiz de hayırdır ayakkabıları niye elinde taşıyorsun?
Kayserili: Ayakkabıları yeni aldım da eskimesin diye elimde taşıyorum.
1.Adam: Senden bir isteğim olacak. Bu aralar biraz maddi açıdan biraz sıkışığım. Bana biraz borç para verebilecek misin? 500 lira yeterli olur sanırım.
Kayserili: 400 lira mı? Naapcan 300 lirayı. 200 lira neyine yetmiyor. Al sana 100 lira." (50 lira verir.)
1.Adam: Bu 50 lira ama. (Biraz bekler.) Neyse zaten bana 50 lira lazımdı.
Kayserili: Bak kerataya, sahte para vermesem kazıklayacaktın beni!
1.Adam: Nee…Sahte mi! Eee Kayserili ile iş yaparsan olacağı budur. İnşallah Kayseri’de bir felaket falan yaşanmaz. Yoksa bütün Türkiye bundan çok kötü etkilenir.
2.Adam: O niye ki!
1.Adam: Niye olacak. Bir başka memleket sel.deprem gibi felaketlere uğrayabilir ;ama bunun etkisi geçince halk yerli yerine döner, eski hayatını yaşamaya başlar. Her vilayet için aynı şeyi düşünebiliriz ;ama Allah göstermesin Kayseri’de bir felaket ortaya çıkarsa Kayserililer yurda dağılır ve tüm halkın işlerini ellerinden alırlar. İşte asıl felaket o zaman olur.
2.Adam: Haklısın da bu bizim Kayserili çalıştığı fabrikada hala 20 yıldır işçilik yapıyor. Şimdiye kadar iş yerini ele geçirmesi gerekmez miydi?
1.Adam: Soralım bakalım. Hayırdır sen niye hala işçisin fabrikada?
Kayserili: Ahhh! Niye olacak. Benim patron da Kayserili de onun için. (Gülüşürler….)
2.Adam: Bir şey merak ettim Kayserili kardeş. Sizde eşek etinden pastırma yaparlarmış; doğru mu?
Kayserili: Bu yakınlarda Kayseri’ye gidecek misin?
2.Adam: Yooo, gitmeyeceğim!
Kayserili: O halde merak etme!
1.Adam: Peki sizinkiler bir eşeği boyayıp at diye adama yuttururlarmış. Yahu merakımdan soruyorum bir eşek için ne kadar boya kullanıyorsunuz.
Kayserili: (Adamı baştan ayağa süzer.) Senin boydaki bir eşek için iki kilo yeter!
2.Adam: Diyelim ki sen kör, fakir ve bekâr bir Kayserilisin. Bir cin geldi ve senden bir dilek dilemeni istedi. Gözlerini mi istersin, zenginlik mi istersin, evlenmek mi istersin?
Kayserili: Ondan basit ne var. Oğlumu altınlarımı sayarken görmek istediğimi söylerim.
2.Adam: Hakikaten Kayserili ile baş etmek zor iş! Pes doğrusu. Bize zenginlik de hayal sizler varken.
1.Adam: Ah bir zengin olsam.
2.Adam: ne yapardın zengin olsan.
1.Adam: Ne yapacağım. Sadece soğanın cücüğünü yerdim.
2.Adam: Kayserili, sen ne yapardın çok zengin olsan?
Kayserili: Bana yapacak bir şey komadın ki! Soğanın cücüğünü yedin ya!.. (Bu arada çelimsiz yukarı doğru bakmaktadır. Kayserili bunu fark eder ve sorar.) Hemşerim, nereye bakıyorsun öyle?
Çelimsiz: Hiç… Şu karşıdaki apartmanın 2. katına bakıyordum.
Kayserili: Nee. O apartmanın 2. katına bakmak 50 lira. Ver bakalım 50 lirayı.
Çelimsiz: (Parayı çıkarır ve verir. Bu arada çıkışa doğru yönelip konuşmaya başlar.) Nasilda kandurdum enayiyi. Ula ben 7.kata bakidum.
1.Adam: Eee, çoluk çocuk nasıllar? Duydum ki en küçük oğlun doktor olmuş. Herhalde çok gurur duyuyorsundur doktor babası olduğun için.
Kayserili: ne gurur duyması be kardeşim, ne gurur duyması! Tam tersine utanıyorum doktor olduğu için. Kayserililerin yüz karası.
2.Adam: Niye öyle diyorsun. Herkes evladının okumasını, büyük adam olmasını ister.
Kayserili: Niye olacak, en büyük olan oğlum İstanbul’da bir fabrikanın sahibi ve 50 tirilyon parası var. Ortanca oğlum Ankara’da bir fabrikanın sahibi 40 tirilyon parası var. En küçük oğlumun kafası çalışmadı, okudu, doktor oldu. Mardin’de görev yapıyor.
(Bu sırada içeri Adanalı girer ve selam verir. Oradakiler selamını alır ve …)
1.Adam:Adanalı hoş geldin. Çok yorgun gördük seni.
Adanalı: (Övünerek) Yahu hiç sormayın. İnsanın tarlalarının bu kadar çok olması ne kadar kötü. Dün memleketteydim. Şöyle bir tarlaları gezeyim dedim. Ama ne mümkün. Sabah güneş doğmadan bindik arabaya, akşam oldu. Biz hala çiftliğin öteki ucuna yetişemedik. İşte böyle. Zenginlik başa bela.
Kayserili: Yav Adanalı bizim de vardı öyle bir arabamız; ama geçenlerde satıp yeni modelini aldık.   
(Gülüşürler.)
Kayserili: Arkadaşlar bu muhabbetler benim karnımı acıktırdı. Yanımda biraz pastırma var. Gelin birlikte yiyelim. (Poşet içinde pastırmayı çıkartırken Adanalı konuşur.)
Adanalı: Sağol. Bende basur var.
Kayserili: (Şaşırak söyler.) Ne var ne var?
Adanalı: Basur, basur.
Cimri: Önce pastırmayı yiyelim. Onu da sonra yeriz.
Adanalı: Nee…
Kayserili: Hadi… Naz yapma.
(Bu sırada içeri işveren girer ve selam verir. Selamını alırlar.)
İşveren: Beyler içinizde bir marangoz varmış. Acaba hanginiz?
2.Adam: Övünmek gibi olmasın benim.
İşveren: Arkadaş bizim resmi bir dairemiz var. Bu resmi daireye bir kapı yaptıracağız ve bir ihale düzenliyoruz. (Bir kâğıt uzatır.) Ölçüleri de bu. Bu kapıyı kaça yaparsın.
2.Adam: (biraz düşündükten sonra) Bu kapının maliyeti 500 liradır efendim.
Kayserili: Pişt, sen gelsene biraz bu tarafa.
İşveren: Buyur.
Kayserili: Ben bu kapıyı sana 2500 liraya yaparım.
İşveren: Sen de mi marangozsun?
Kayserili: Yok canım! Ne alaka?
İşveren: İyi o zaman, bu arkadaş daha ucuza bu işi yapıyor. O alır ihaleyi.
Kayserili: Sen durumu anlamadın ki! Hele bir dinle. Şimdi ihaleyi alırsam bu 2500 liranın 1000 lirası senin; 1000 lirası benim. 500 lirayı da veririz bu arkadaşa, kapıyı yapar. Anladın mı şimdi?
İşveren: Seni seni. Sen marongoz değilsin. Anlaşıldı. Sen Kayserilisin.
Kayserili: O kadar çok belli oluyor mu?
İşveren: Tamam iş senindir. Ver elini! (elini uzatır)
Kayserili: Ne..Ne..Bir Kayseriliye ver elini haaa…
İşveren: Ne var bunda?
2.Adam: Şimdi bu arkadaş Kayserili ya. Bu arkadaşa “al” elimi diyeceksin. Kayseriliye hiç “ver” denilir mi?
İşveren: Eee o zaman al elimi. Anlaştık mı?
Kayserili: Anlaştık, anlaştık. (El sıkışırlar.)
İşveren: İyi günler beyler. (Bundan sonra çıkar.)
1.Adam: Bakın yolda gelirken ne buldum. Bir nasır ilacı. Ama ne yazık ki ziyan olacak. Bende hiç nasır yok.
Kayserili: Sen onu bana ver.
1.Adam: Niye ki, sende nasır var mı ki?
Kayserili: Yok ama gönlüm bu ilacın ziyan olmasına dayanmaz. Benim küçük oğlanın evde ayakkabısı olacaktı. Birkaç gün bu ayakkabıyı giydim mi iş tamamdır. Ayağımda nasırlar oluşmaya başlayınca da bu ilacı kullanabilirim.
2.Adam: Hakikaten de çok zeki adammışsın. (Gülüşürler.) Biliyor musunuz dün iş dönüşü otobüsü kaçırınca bir şey fark ettim. Eve kadar yürüdüm ve bir otobüs parası kar ettim.
Kayserili: O da bir şey mi? Ben her gün minibüsü kaçırıyorum ve otobüsü kaçırmaktan daha fazla kâr ediyorum. Tabii eve de yaya yürüyorum. O biraz zor oluyor; ama sonunda kazançlı çıkmak güzel.
 
 
Öğretmen okula yeni gelen öğrencilerden memleketlerini sorarken sıra Kayseriliye gelince:
-Manisalıyım, diye atar... Bu öğrencinin Kayserili olduğunu bilen arkadaşları gülüşürler. Bunun sebebini soran öğretmene çocuklardan biri:
-Arkadaş yalan söyledi. O Manisalı değil, Kayserili. Öğretmen Kayserili öğrenciye:
-Neden Manisalıyım diyorsun? Kayserili öğrenci gayet ciddi cevabı kondurur:
- Övünmek gibi olmasın diye efendim.
 
 
 
 
 
 
Senaryo :
Dursun TARAKCI
Türk Dili Ve Edebiyatı Öğretmeni
 
  Bugün 32 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol