Edebiyat
  Kahraman Çocuklar-Çanakkale 2012
 
KAHRAMAN ÇOCUKLAR
 
Oyuncular: Kumandan, Yaver, Saka Hüseyin, Kınalı Hasan, Yabancı Kumandan
 
Kumandan yazı masasındadır. Bu sırada yaver gelir.
TABLO I
Yaver:            Kumandanım yeni gönüllülerimiz geldi. Yurdumuzu işgal eden alçaklara karşı cephede görev almak istediklerini söylediler. Sizi görmek istiyorlar efendim.
Kumandan: Ya, öyle mi? Peki gelsinler bakalım.
Yaver:                        (Yaver sahne kapısına gelir ve dışarı seslenir.)Er Hüseyin ve Hasan, kumandanım sizleri istiyor, gelin bakalım.
                        Gençler içeri girer ve kumandanın karşısında durarak topuk selamı verirler.
Gençler:         Emredin kumandanım, vatan uğruna ölmek için emir ve görüşlerinize amadeyiz!
Kumandan:    (Masasından ayağa kalkarak gençlere yaklaşır. İlk olarak Hüseyin’e döner.)Delikanlı sen nerdensin bakalım. Adın ne?
Hüseyin:         Hayrabolulu Hüseyin’im kumandanım…
Kumandan:    Hüseyin, parlak yüzlü bir oğlancıksın daha. Yaşın kaç senin bakalım?
Hüseyin:         On üçümden ay aldım kumandanım.
Kumandan:    Küçüksün! Hem de çok küçük.
Hüseyin:         Ama kuma..
Kumandan:    Çocuksun!
Hüseyin:         Ama kumandanım, şehit olmak için büyümek mi lazım. Ben savaşmaya değil ölmeye geldim. Vatan için, dinim için, namusum için şehit olmaya geldim.
Kumandan:    Sana silah emanet edemem. Seni cepheye süremem. Şehitlik mertebesi bizlerin ulaşabileceği en güzel mevkii ama….
Hüseyin:         Kumandan…(Ağlamaklı olur.)
Kumandan:    Hemen üzülme Hüseyin, lakin sen bize lazımsın yine de. Sana mühim bir vazife verebilirim. Seni Saka Eri yaptım. Bu bölüğün su ihtiyacını sen karşılayacaksın. Eratı susuz koma. Koma ki; koşacak, hendek aşacak, fişenk atacak hâli dermanı kesilmesin. Bundan sonra sen Saka Hüseyin’sin.
Hüseyin:         (TAK! Bir topuk selâmı, cılız.) Emredersin kumandanım!
Kumandan:    Senin adın ne evladım?
Hasan:            Hasan kumandanım!
Kumandan:    Sen nerelisin delimanlı?
Hasan:            Tokat Zile’denim kumandanım.
Kumandan:    Senin yaşın kaç bakalım.
Hasan:            17 kumandanım. Ben Hüseyin kardeşten oldukça büyüğüm kumandanım. Cephede savaşabilirim. Silah taşıyabilirim. Silahıma sahip çıkar onu gavura kaptırmam kumandanım. Beni cepheden geri koman. Hem Kuranıkerim’de şehitler için ölü denmeyeceği yazar kumandanım. Bu ülkenin kurtuluşu için ben de mücadele etmek istiyom, belki şehit olurum; ama olsun kumandanım. Vatan sağ olsun!
Kumandan:    Tamam Hasan, seni cepheye göndereceğim; fakat bir şey merak ettim. Hiçbir askerimizin saçında kına yok; ama senin saçın kınalı. Bunun manası nedir?
Hasan:            Anam cepheye gelirken kına yaktı komutanım.
Kumandan:    Neden peki anan kına yaktı saçına oğlum. Bizim oralarda saçlarına kınayı kızlar yakar.
Hasan:            Bilmiyorum kumandanım, zaten arkadaşlarım da buraya gelirken dalga geçti benimle kınalı diye.
Kumandan:    Peki o zaman, senden bir şey istiyorum. Annene mektup yazıyorsun ve bunun sebebini soruyorsun ki biz de öğrenelim sebebini. Hem bir Müslüman ana oğlunun saçına kına yakıp onu vatan, bayrak, namus uçun cepheye gönderiyorsa bunda da elbet bir hikmet vardır. Hem böylece bu hikmeti öğrenirsek arkadaşların da artık sana takılmaz sanırım.
Hasan:            Emredersiniz kumandanım, (utanarak) yalnız…
Kumandan:    Evet, yalnız…
Hasan:            Yalnız bir şey var kumandanım. Ben okuma yazma bilmem de. Bu mektubu nasıl yazarım?
Kumandan:    Sana yaverim yardımcı olsun. Annene bizden de çok selam et. Sen ve senin gibi evlatlar yetiştiren o analar ne mübarek, ne büyük insanlardır. Sen ve senin gibi evlatlarını hiç çekinmeden cepheye gönderen bu insanların yüzü suyu hürmetine halen nefes alabiliyoruz.
Hasan:            Emredersiniz kumandanım!
 
TABLO II
Oyuncular: Yaver(Çavuş), Hasan, Lâpsekili Halil ve Saka Hüseyin.
Hasan:            Çavuşum, Allah razı olsun senden, sen olmasan bu mektubu kime yazdırırdım. Savaşlar dolayısıyla köyün okuma yazma bilenleri hep cephelerden cephelere koştu. Geri dönen olmadı. Tabii biz de Zile’de okuma yazma öğrenemeden kaldık böyle. Cahillik ne kadar kötü be çavuşum. Annene bile mektup yazamamak ne kadar kötü. Acaba savaş bitecek ve bizden sonraki nesiller bizi hatırlayıp okumanın, cahil kalmamamın ne kadar güzel bir şey olduğunu bilebilecekler mi?
Çavuş:            Bilir misin, bu savaş ölüm kalım mücadelemiz bizim. Eğer Çanakkale geçilirse bu ülkede din kalır ne de asırlardır uğruna mücadele ettiğimiz değerlerimiz… Hem kendine de haksızlık etme! Asıl cahillik bilmediğini de bilmemektir. Büyüklük taslamaktır. Sen sadece okuma yazma bilmiyorsun. Ama bu memleketi beraber kurtaracağız Allah’ın izni ve yardımıyla. Yeniden büyük devlet olacağız tıpkı eski günlerdeki gibi. Şimdi yazalım mektubunu. İşin aslını sorarsan saçındaki kınayı ben de çok merak ettim.
Hasan:            Yaz çavuşum, Sevgili anacığım, babacığım ellerinizden öperim. Ben burada çok iyiyim. Beni merak etmeyin! Kardeşim Ayşe, küçük kardeşim Ahmet nasıl? Köydekiler burnumda tütüyor. Bizi merak etmeyin, biz var oldukça düşmanın bir adım bile ilerleyemeyecektir. Anacığım,
kafama kına yaktın, burada arkadaşlarım benimle hep alay ettiler. Kumandanım merak etti neden saçıma kına yaktığını. Bir hikmeti vardır dediydi. Ama sen yine de sakın kardeşim Ahmet’e de yakma. Onunla da alay etmesinler, ellerinden öptüm.
Çavuş:            Tamamdır Hasan kardeş. Al bunu postaya ver. Üstüne adresini de yazdım.
                        Hasan mektubu alır ve koynuna sokar. Çavuşu kenarda yatmakta olan yaralı Halil çağırır.
Halil:              Çavuşum, bana da bir bakabilir misin?
Çavuş:            Allah yardımcın olsun kardeşim, yaran ağır değildir inşallah. Buyur ne istemiştin?
Halil:              Benim… Benim ölme ihtimalim çok fazla… Bir pusula yazdım… Bu pusulayı arkadaşıma ulaştırabilir misiniz? (Tekrar derin derin nefes alıp, defalarca yutkunur)
Çavuş:            Tabii, tabii uluştırırım Allah izin verdiği müddetçe.
Halil:              Ben… Ben, köylüm Lapseki’li İbrahim Onbaşı’dan 1 Mecidiye borç aldıydım. Kendisini göremedim. Belki ölebilirim. Ölürsem söyleyin, hakkını helal etsin…
 Çavuş:           Sen merak etme! (eliyle okşar.) ulaştırırım tabii. Allah’ım sen ne büyüksün. Son nefeste bile şehit olurken borcunu düşünen kulların ile bizleri dost kıldın, onlarla aynı safı bizlere nasip ettin. ( Ancak az sonra Halil, çavuşun kollarında kan kaybından şehit olurken son nefeste bir kez daha: “
Halil:              Ben ölürsem söyleyin hakkını helal etsin. (Şehadet getirir ve hakka teslim olur.)
                        Çavuş Halil’in üzerine eğilir ve sessizce hıçkırarak ağlar. Biraz sonra Saka Hüseyin gelir. Elinde bir kâğıt vardır.
Hüseyin:         Çavuşum, Otuzbeşinci Piyade Alayı’nda su dağıtıyordum. Şehit kardeşlerimiz gömülürken bir şehidimizin üstünden şöyle bir pusula çıktı. Bunu size ulaştırmamı istediler.
Pusulayı çavuşa uzatır. Çavuşta ayağa doğrularak notu okur.
Çavuş:            “Ben, Beybaş köyünden arkadaşım Halil’e 1 Mecidiye borç verdiydim. Kendisi beni göremedi. Biraz sonra taarruza kalkacağız. Belki ben dönemem. Arkadaşıma söyleyin, ben hakkımı helal ettim.” Allah’ım sen ne büyüksün. Bu millete öyle bir iman nasip etmişsin ki bu imanla bu inançla bizi hiçbir ulus esir edemez, bayrağımız gönderden indiremez, ezanlarımızı susturamaz. Ya rabbi, yeter ki bu inanç bi iman bizde sabit kalsın! Âmin. (Elini yüzüne sürer ve yüzünde ağlamaklı bir ifadesi vardır.)
           
TABLO III
                                   Oyuncular: Saka Hüseyin, Yabancı Kumandan, Yabancı Asker
                        Saka Hüseyin iki yanında su kovası varken içeri girer ve kendi kendine konuşur.
Hüseyin:         Aman, erat susuzluktan yanıyordur şimdi. Oyalanmadan bir an önce birliğe su götürmeliyim. Güçten takatten düşmemeli asker ağabeylerim. Düşmana kan kusturmalı bütün gücüyle. (Bu arada türkü de söyler.)
Çeşmeye varmadın mı
Gül koydum almadın mı
Ben sevdadan ölüyom
Sen sevdalanmadın mı?
Rina rina yarim
Rina, rina….
 
Allah Allah, bu yol buradan mı geçiyordu, yoksa ben yanlış bir yola mı saptım. Allah’ım sen yardım et! Ya Allah…Yok yani yakalanmaktan korktuğumdan değil, askerimiz susuz kalmamalı, ne de olsa şehadet şerbetini içmeye gelmiştim değil mi? Bölük su bekler. Üstelik yaralılar da vardır şimdi. Onlar iki kere su bekler.
 
Bu sırada diğer kapıdan bir asker girer ve silahının doğrultarak bağırır.
Asker:                        Stop stop! Dur orda Türk askeri! Yoksa ateş ederim.
Hüseyin:         Bu da nerden çıktı şimdi? Galiba bir anzak devriyesine yakalandık, tüh. Şimdi bu suyu nasıl ulaştırtabilirim birliğime. Allah’ım yardım et, zihnimi aç Ya Rabbi.
Asker:            (Silahını doğrultur vaziyette)Sen ne yapıyor burada, ajan olmak sen, pusu kurmak bize? (Sonra geri döner ve komutana seslenir.) Komutanım bir Türk ajanı yakaladım.
Komutan:       Sen kim olmak?
Hüseyin:         (Yüzünde kendine güvenen bir eda ile bir gülümseme) Otuz Beşinci Piyade Alayı İkinci Bölükten Saka Eri Hayrabolulu Hüseyin, emret gavur kumandanı.
Komutan:       Sole bakalim senin burada var ne işin?
Hüseyin:         Bu su damacanalarını kumandanım gönderdi. Git dedi. Yaralıları vardır. Su bizim tarafta kaldı gelip alamazlar, sevaptır. Eğer suyun zehirli olduğundan şüphe ederlerse de gözlerinin önünde bir tas iç. (Yanında bulunan tası çıkarır ve kovadan su içer.)
Komutan:       (Anzak teğmen kıpkırmızı kesilir. Önce rahatız olur sonra dayanamaz, Hüseyin’i tutup yanaklarından öper. Şole otur bakalim Turk askeri. Her ne kadar düşmanimiz da olsa bize insanlik dersi veren bu askere biz de bazı hediyeler vermaliyiz. Tütünü, çikolata, et, konserve.. Ne varsa hazirlayin ve buraya getirin. Bu Turk askerina veracağiz.
                        Asker bir çanta dolusu erzak getirir ve Hüseyin’e verir.
Hüseyin:          “Haydi, good bye, good bye, yallah!” Kumandanıma, sizlerden bolca bahsedeceğimi şimdiden söyleyeyim. Bu konserve domuz eti değildir değil mi? Eee, saf olduğunuz zaten İngilizlerin gazıyla buraya gelmenizden belliydi. Yalnız burası bizim yurdumuz ve geldiğiniz gibi de gideceksiniz. Verdiğimiz her şehit bizi biz yapan değerlere daha bağlı kalmamızı sağlayacaktır. Eyvallah!...
 
 
TABLO IV
Oyuncular: Kumandan
                         Kumandan sahnenin ortasına çıkar ve çok üzgün bir şekilde konuşmaya başlar.
Kumandan:    Bölüğüm henüz sıcak temasa hazır değildi. Yeni gelmişti bu gençler... Yalnız Kınalı Hasan ve arkadaşları, bu can kuzularım yalvara yakara oraya gitmek istediklerini söylediler. Onları ölüme gönderiyordum; ama ne çare. Onlar da bunun farkındaydı. Hepsi şehit oldu. Ama ne Şehadet… Kurşun yaralarından tanınmaz haldeydiler. Kimliklerini tespit için üzerlerini arıyorken Hasan’ın cebinden memleketinden gelen mektup, bir de tamamlanamamış işte şu şiir karalaması çıktı.
Komutanı buruk ve gözleri dolu dolu, mektubu açıp okumaya başlar.
 
Arkadan Baba Sesi: Oğlum Hasan nasılsın, iyi misin, gözlerinden öperim, selam ederim. Oğlum öküzü sattık, paranın yarısını sana gönderiyoruz, yarısını da cepheye gidecek kardeşine veriyoruz. Şimdi öküzün yerine tarlayı ben sürüyorum, zaten artık zahireye de fazla ihtiyacımız olmadığı için yorulmuyorum da. Siz sakın bizi merak etmeyin, bizi düşünmeyin”
Hasan: Ananın da sana diyeceği bir şey var.
Arkadan Anne Sesi: Oğlum Hasan yazmışsın ki kafamdaki kınayla dalga geçtiler, kardeşime de yakma demişsin, kardeşine de yaktım, komutanlarına ve arkadaşlarına söyle, senle dalga geçmesinler. Bizde üç şeye kına yakarlar:
1. Gelinlik kıza, gitsin ailesine çocuklarına kurban olsun diye...
2. Kurbanlık koça, Allah’a kurban olsun diye...
3. Askere giden yiğitlerimize, vatana kurban olsun diye... Gözlerinden öper, selam ederim Allah’a emanet olun...
 
Hasan:            Anam yakmış kınayı adak diye,
Ben bu vatan için kurban doğmuşum.
Anamdan Allah’a son bir hediye,
Kumandanım ben erhan doğmuşum…
 
Mektubu okuyan Hasan’ın kumandanı ağlarken perde kapanır.
 
 
                                                                                                               Yazan: Dursun TARAKCI
                                                                                                          Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
 
Kaynak: Kınalı Hasan ve Saka Hüseyin anılarından senaryo haline getirilmiştir.


 
  Bugün 40 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol